Zeynep Sayın'ın Sunuşuyla

Tersten Perspektif

Pavel Florenski

Tersten Perspektif Sözleri ve Alıntıları

Tersten Perspektif sözleri ve alıntılarını, Tersten Perspektif kitap alıntılarını, Tersten Perspektif en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Buradan şu sonuç çıkıyor: Kendi özüne uygun olarak perspektife ne kadar büyük bir değer biçmemiz, ne denli bü­yük bir saygı duymamız gerekse de, onu basit, doğal ve insan gözününkine doğrudan benzeyen bir görme biçimi olarak dü­şünmeye kesinlikle hakkımız yoktur. Perspektif öğretisinin, birinci sınıf matematikçilerin de katılımıyla birkaç yüzyıl bo­yunca birçok büyük tin ve deneyimli ressam tarafından düzen­lenip işlenmek zorunda kalmış olması -buna ek olarak da an­cak dünyanın perspektifsel projeksiyonunun temel nitelikleri kabul edildikten sonra bilinç düzeyine çıkabilmiş olması- bi­zi, perspektifin tarih içinde düzenlenme sürecinin, insan psiko­fizyolojisinin içinde zaten var olan bir dünya anlayışının basit bir biçimde dizgeselleştirilmesiyle ilgili olmadığını, aksine bu psikofizyolojinin yeni bir dünya anlayışının, üstelik de özünde sanatsal olmayan, sanatı, özellikle de temsili sanatı dışlayan bir dünya anlayışının soyut istemleri uyarınca katı bir biçimde yeniden düzenlendiğini düşünmeye zorunlu kılıyor.
Florenski’ye göre Ortaçağ’ın bitiminden bu yana egemen olan anlayış, gözü dünyanın efendisi konumuna getiren ve ona bu dünyanın ardında yatan görünmezliğin temsilini bahşeden görüştür: gözü bedenden, retinayı dokumadan koparan bir dünya algısıdır bu…
Reklam
Görünürlük, gözetim mekanizmalarına yakalanmak amacıyla tasarlanan bir tuzağa doğru evrim geçirmiştir.
Tanrısal ışık, gözden çıkarak ikonaya değil, ikonadan çıkarak göze doğru yönelir.
Ortaçağ'da;
Görüldüğü üzere "Perspektif kullanılmalı mı, kullanılmamalı mı?" sorusunu bütün bir çağın resim sanatı çerçevesinde dü­şündüğümüzde önemsiz görmemiz asla mümkün değildir. Ko­nunun yapabilmek veya yapamamakla ilgili olmaması soru­nun önemini daha da artırıyor.
"Sözümona aranması ve yürekten dilenmesi gereken yoksulluğa gelince, tecrübelerimizden de çok iyi bildiğimiz gibi yoksulluk ya yaşanır ya yaşanmaz. Ama bunun nedeni onu yüceltmek değildir, çünkü ne keskin bir anlama yetisinin, ne bilginin, ne de sevgiye layık olmanın ya da erdemin yoksullukla ilgisi vardır. Bana öyle görünüyor ki, iyi niteliklerin ortaya çıkmasına engel olan bir yoksulluğu erdem olarak tanımlamak fazlasıyla utanç vericidir ve tüm akıllı insanlara mutluluk veren ve ne kadar çok keyfine varılırsa o kadar büyük değer verilen erdemlerin karşısında böyle bir șeye öncelik tanımak ahmaklıktır.
Reklam
Peki Giotto nereden yola çıkıyordu? Ya da başka bir deyişle, perspektifi kullanma yeteneğini nereden kazanmıştı? Tarihsel benzerliklere veya bunların resim alanında taşıdığı içsel an­lama baktığımızda sorunun zaten bildiğimiz yanıtı kendili­ğinden ortaya çıkıyor. Koşulsuz bir tanrımerkezcilikten kuş­ku duyulmaya ve semavi müziğin yanı sıra, dünyevi müzik sesini duyurmaya başladığı anda ("dünyevi" derken insanın kendi "Ben"ini ileri sürmesi anlamında), zaman içinde bula­nıklaşmış ve sislere bürünmüş gerçekliklerin yerine yanılsa­macı imgeleri koyma, teur ji'nin• yerine yanılsamacı sanatı, kutsal etkinliklerin yerine de tiyatroyu yerleştirme çabası çıktı ortaya. Giotto'nun tiyatro dekorları ile oluşturulan perspektif ya­nılsamalarından hoşlandığı ve bunlara yatkınlık duyduğu var­sayımı anlaşılabilir hale geliyor.
Durma noktasının birliğini, ölçünün birliğini ve ufuk çizgisinin birliğini bozmak, perspektifle yapılan temsilin bütünlüğünü bozmak anlamına gelir.
Dekorasyon, doğası gereği yanıltmaca'dır, ama gü­zel bir yanıltmacadır.
Perspek­tif, taraftarlarınca iddia edildiği üzere, gerçekten şeylerin do­ğasını mı ifade ediyor, ve bu yüzden her yerde ve her zaman sanatsal doğruluğun kesin bir önkoşulu olarak mı görülmesi gerekiyor? Yoksa yalnızca bir şema özelliği mi taşıyor, hatta kapsamlı bir dünya tasarımını karşılamayan birçok olası şe­madan, belirli bir dünya görüşüne ve tanımlanmış bir algıla­ma biçimine bağlı olarak ortaya çıkan pek çok dünya yoru­mundan biri mi sadece? Başka bir ifadeyle tekrarlarsak, pers­pektif, dünyanın perspektifle yapılan temsili, perspektifle yo­rumlanışı, dünyanın kendi gerçekliğinden kaynaklanan asıl sureti, hatta asıl doğru ifadesi mi?
Reklam
Perspektifin asıl kökeni tiyatrodadır. Bunun nedeni, teknik ve tarihsel bir olgu olarak perspektifi ilk kullananın tiyatro olması değildir yalnızca; temelinde çok daha derinlikli bir neden gücü yatar: Dünyanın perspektifle yapılan temsili teatraldir.
Geç dönem Roma ve Bizans sanatçıları sanki binaları hiç 'in natura' görmemiş, nesneleri sadece oyuncak benzeri düz­lemsel kesitler olarak algılamışlardı. Oranlar konusu da aynı şekilde pek ilgilendirmiyordu onları ve zamanla bu ilgi daha da azaldı! Figürler ile bu figürler için tasarlanmış binaların büyüklükleri arasında gerçeğe uygun düşen oranlar yoktu ke­sinlikle.
.. çünkü varoluş bir kurtuluştur, kurtuluş da varoluştur.
Ortaçağ ve Doğu kilisesi ikonaları ile Anadolu'da ortaya çıkan yazı-resimlerin ve Osmanlı minyatürlerinin yöndeş bir kaygı taşıdıkları anlaşılır: ortak özellikleri, göze getirdikleri nesneyi temsil etmek değil, ona öykünerek onun içinde yitmek istemeleridir; o nedenle Vasari sonrası moderno'nun sanat olarak tanımlayacağı ve diğer alanlardan ayrıştıracağı eylemlerin her biri, aslında tanrısal aşkınlığa öykünme biçimleridir. Bu nedenle ikonada olsun yazı-resimde olsun, perspektif, gözden çıkıp resme yöneleceğine resimden çıkıp göze yönelir. Amaç, resmedilen mekan içinde kendini yitirmek, mekanın koordinatlarını alarak onun kendine dönüşmektir.
İS 4. yüzyılın başlarından itibaren yanılsamacılık ortadan kal­kar ve resim sanatında perspektife özgü mekansallık anlayışı artık görülmez olur. Perspektif kurallarının gözetilmediği ken­dini açıkça belli eder artık. Tek tek nesnelerin birbiriyle oran­tılı bir ilişki içinde olmasına dikkat edilmez, hatta aynı oran­tısızlık tek tek şeylerin kendi içinde de kısmen görülür.
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.