Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5

Ebu Mansur El Matüridi

Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5 Posts

You can find Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5 books, Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5 quotes and quotes, Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5 authors, Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 5 reviews and reviews on 1000Kitap.
“Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek mutlaka ora halkını, Allah'a yönelip yalvarsın yakarsınlar diye dert ve sıkıntıya uğratmışızdır.” (7/94) Allah ancak peygamber gönderdikten sonra insanları helak etmiştir, çünkü insanlar farklı mertebede yaratılmışlardır; bazısı akıl ile anlar, onun işitme yoluyla yardıma ihtiyacı yoktur, isabetli görüşleriyle nes­neleri algılayan düşünürler ve alimler böyledirler. Bazıları çocuklar gibi ancak işitme yoluyla hakikati algılar, onlar ancak başkasından duyduğu sözlerle ve devamlı uyarılmasıyla hakikati anlarlar. Bazıları da ne aklıyla ve ne de başkalarından duyduğu sözlerle anlar, ancak başlarına gelen şiddetle, kendilerini değiştirip Allah'ın verdiği nimetlerin de değişmesiyle anlarlar. Onlar aklı ve işitme organı olmayan hayvanlar gibidirler, ancak başlarına gelen sıkıntılardan ve belalardan anlarlar.
Sayfa 460Kitabı okudu
“(İblis), Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.” (7/12) Ateşten yaratılanın çamurdan yaratılandan daha hayırlı olduğunu Allah’ın düşmanı nereden bilmiştir? Gıdaların yenilebilir hale gelmesi için ateşe ihtiyaç vardır, bu bakımdan ateş çamurdan daha hayırlıdır, denilecek olursa, şöyle cevap verilir: Ateş gıdaların yenilebilir hale gelmesi için ihtiyaç ise, toprak da gıdaların yetişmesi için gereklidir; bir nesneyi vücuda getirmek, onu yenilebilir hale getirmekten daha faydalı ve daha büyük bir iştir. Muhtemelen gıdalar ateşten başka şeylerle de, mesela güneş ve başka vasıtalarla da yenilebilir hale getirilebilir. Sonra çamur ateşe galip gelir, onu söndürür ve yok eder, fakat ateş çamura galip gelemez, onu yok edemez. Durum böyle olunca, ateşin çamurdan daha faziletli ve daha hayırlı olduğunu söylemek caiz değildir. Binaenaleyh kıyas yapmakta ilk hata eden ve sapıtan kişi, Allah’ın laneti üzerine olsun İblis’tir.
Sayfa 324Kitabı okudu
Reklam
“Onlara bir ayet geldiğinde (okunduğunda), Allah'ın elçilerine ve­rilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız dediler. Allah, el­çiliğini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenler, yapıp durdukları hileler sebebiyle, Allah tarafından bir aşağılanmaya ve çetin bir azaba uğratılacak­lardır.” (6/124) Peygamberliği insanların orta halli olanlarına vermek, deliller için daha zahir ve dünyada insanların büyük sayılanlarına vermekten daha açıktır. Çünkü in­sanlar, büyük şahsiyetlere tabi olacak bir tabiatta yaratılmışlardır; eğer pey­gamberlik onlara verilmiş olsaydı, bu deliller açıkça ortaya çıkmazdı; çünkü insanlar zaten onlara tabi olacak bir tabiatta yaratılmışlardı. Fakat peygamber­lik dünyada insanların orta halli olanlarına verildiğinde, delillerin ve kanıtla­rın üstünlüğü ortaya çıkar, çünkü insanlar, beşerin orta hallilerine tabi olacak tabiatta yaratılmadılar, dolayısıyla insanlar kişilere değil delillere ve kanıtlara uymuş olurlar. Bazıları da şöyle dediler: Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir, yani peygamberliği, onu zayi edecek olan, ona layık olmayan ve hali ona uymayan kişiye vermez, çünkü böyle birine verecek olsaydı risaleti zayi olurdu.
Sayfa 225Kitabı okudu
“Bunun gibi biz, her ülkede suçlu ve günahkarların elebaşılarına, orada entrika peşinde koşma imkanı vermişizdir. Ama onlar farkında olma­dan yalnız kendilerini aldatırlar.” (6/123) Mesela içinde oturulmayacağını bildiği halde bina inşa eden veya kendisini hedefine götürmeyeceğini bildiği halde bir yola koyulan insan gibi, şüphesiz bu abes ve hikmetli olmayan bir gayrettir. Buna göre her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah'ın, yarattığı çizgide olmayacaklarını bildiği halde insanları hidayet ve kendisine kulluk için yaratmış olması caiz değildir; yahut da insanların öyle olacaklarını bilmediği halde onları bu gaye için yaratmış olması da caiz de­ğildir. Bu, yaptığı işin neticesini bilmemektir, Cenab-ı Hak ise böyle şeyler­den çok yücedir. Bu da göstermektedir ki Allah onların, nasıl olacaklarını ve neyi tercih edeceklerini biliyordu ve onları bu bilgiye uygun şekilde olmaları için yarattı.
Sayfa 223Kitabı okudu
“Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak ke­silenlerden yiyin.” (6/118) hayvanı kesmeyi çirkin görmek ve ondan nefret etmek, insan tabiatının ondan nefret etmesi halidir, onu çirkin görmek de aklın çirkin görmesinden değil, insan tabiatının hayvan boğazlamaktan hoşlanmamasın­dandır. İnsan tabiatının çirkin gördüğü ve nefret ettiği bir şeyin ise, sonunda onu yapana fayda getirdiği için caiz olması mubahtır. Nitekim neticede fayda sağladığı için damardaki kanı akıtmak, hacamat olmak ve çirkin görülen bir­ takım yollarla tedavi olmak da mubahtır, insan tabiatı onu çirkin görse ve on­dan nefret etse bile, fayda getirdiği için uygulama caiz görülür, çünkü akıl onu çirkin görmemektedir. Aklın çirkin gördüğü ve doğru bulmadığı bir fiilin mubah görülmesi veya emredilmesi ise caiz değildir. Halbuki insan tabiatının çirkin gördüğü ve nefret ettiği şeyin mubah kılınması, yukarıda belirttiğimiz gibi caizdir, çünkü bu tabiat adet ve uygulama ile kalkar. Buna göre hayvan kesmeyi çirkin görmek ve ondan nefret etmek, aklın çirkin gördüğü ve nefret ettiği bir şey değil, insan tabiatının çirkin gördüğü bir şeydir. İkincisi, bütün bu hayvanlar kendileri için değil bizim için yaratılmış ve bizim menfaatlerimiz için kullanılmaya hazır hale getirilmiştir. Durum böyle olunca, onları bizim için yaratanın ve bizim emrimize verenin emrine uygun şekilde onları kesmek ve etlerini yemek bize mubahtır.
Sayfa 211Kitabı okudu
“Eğer (istedikleri gibi) onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı.” Bu beyan, “Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacak­larına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah'a aittir. Fakat mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?” (6/109) mealindeki ayetin sılasıdır. Sonra Allah Eğer... indirseydik, buyurmuş ve on­lara istedikleri mucizeler gönderilse, hatta melekler indirilse ve ölüler dile gelse bile yine iman etmeyeceklerini haber vermektedir. Onların mucize istemeleri, doğru yolu bulma arzusuyla yapılan bir istek değil, alay etmek için ve inat ol­sun diye yaptıkları bir istektir. Çünkü onlara bazı mucizeler gelmişti, eğer inat etmeselerdi onlara inanırlardı. Sonra Cenab-ı Hak onların iman etmeyecekle­rini, mucizeleri de ancak inat olsun diye istediklerini biliyordu, bu inatlarını da onlarda katı kalpli bir haslet haline getirerek kendilerini terk etti, hatta onların kalplerinin taştan daha katı olduğunu haber verdi.
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
25 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.