His Dark Materials 3

The Amber Spyglass

Philip Pullman

The Amber Spyglass Sözleri ve Alıntıları

The Amber Spyglass sözleri ve alıntılarını, The Amber Spyglass kitap alıntılarını, The Amber Spyglass en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Tamam. O zaman bana şunu söyleyin: Öldüğümüz zaman ne oluyor?" Balthamos şaşkınlıkla ona döndü. "Eh, bir ölüler dünyası var," dedi Baruk. "Nerede bulunduğunu, orada neler olduğunu kimse bilmiyor. Balthamos sayesinde benim hayaletim oraya hiç gitmedi; ben, eskiden Baruk'un hayaleti olan şeyim. Ölüler dünyası bizim için de aynı ölçüde karanlık." "Orası bir hapishane," dedi Balthamos. "Otorite ilk çağlarda kurdu orayı. Neden bilmek istiyorsun? Zamanla göreceksin zaten." "Babam yeni öldü de ondan. Öldürülmeseydi, bildiği her şeyi bana anlatacaktı. Bir dünya olduğunu söyledin - bu dünya gibi bir dünya mı? Bir başka evrende mi?" Balthamos, Baruk'a baktı. Baruk omuzlarını silkti. "Peki, ölüler dünyasında ne oluyor?" diye devam etti Will. "Bilmek imkânsız," dedi Baruk. "O dünyayla ilgili her şey sır. Kiliseler bile bilmiyor; inananlarına Cennet'te yaşayacaklarını söylüyorlar ama bu yalan. İnsanlar gerçekten bilseydi..."
Sayfa 41 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
On dakika sonra kulaklarına yumuşak kanat sesleri geldi ve Balthamos hevesle doğruldu. Bir sonraki an iki melek kucaklaşıyordu ve alevlere bakan Will sevgilerinin karşılıklı olduğunu gördü. Sevgiden fazlası vardı: Birbirlerine tutkuyla aşıktılar. Baruk eşinin yanına oturdu, Will ateşi karıştırdığında ikisinin üzerinden bir duman bulutu geçti. Dumanlar meleklerin siluetini çizdiğinde Will ilk defa ikisini de açıkça görebildi. Balthamos inceydi, dar kanatlarını omuzlarının arkasında zarifçe katlamıştı ve yüzünde kibirli bir hor görüyle karışık hassas, şevkli bir duygudaşlık ifadesi vardı. Her şeyi sevebilecekmiş ama mizacı kusurlarını unutmasına izin vermiyormuş izlenimi uyandırıyordu. Ama Baruk'ta kusur göremiyordu, orası kesindi. Baruk, Balthamos'un söylediği gibi, daha genç görünüyordu ve yapısı daha güçlüydü, kanatları kar beyazı ve kocamandı. Onun daha sade bir doğası vardı; Balthamos'a, her tür bilgi ve coşkunun kaynağıymış gibi bakıyordu. Will ikisinin birbirine duyduğu aşktan etkilendi ve meraklandı.
Sayfa 34 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Önleyici kefaret ve af, Disiplin Divanı tarafından araştırılmış ve geliştirilmiş doktrinlerdi ama genel olarak kilise içinde bilinmiyorlardı. Deyim yerindeyse, bir af birikimi oluşturmak amacıyla, henüz işlenmemiş bir günah için insanın kendi kendine kefaret çektirmesi, hararetli ve yoğun kırbaçlamanın eşlik ettiği bir kefaret çekilmesi anlamına geliyordu. Kefaret, belli bir günahı karşılayacak düzeye geldiğinde, tövbekar o günahı hayatı boyunca hiç işlemeyecek olsa bile, ona peşin af ihsan ediliyordu. Örneğin, bazen insan öldürmek gerekli olurdu. Ve katil için, bunu şerefle yapabileceğini bilmek, çok daha az huzursuz edici oluyordu.
Sayfa 81 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Ama şimdilik yüreğinde daha basit bir şey vardı, daha parlak, daha haşin ve daha sarsılmaz bir şey: İntikam. Balonuyla lorek'i tehlikeden kurtaran ve kendi dünyasındaki Arktik'te onun yanında savaşan Lee Scoresby ölmüştü. Iorek onun intikamını alacaktı. O iyi adamın eti ve kemiği onu hem besleyecek hem de yüreğini doyuracak kadar kan dökülene kadar ona huzur vermeyecekti. lorek yemeğini bitirdiğinde güneş batıyordu ve hava serinliyordu. Kalan parçaları tek bir yığın halinde toplayan ayı, çiçeği ağzıyla kaldırdı ve insanların yapmayı sevdiği gibi yığının tam ortasına bıraktı. Cadının büyüsü artık bozulmuştu; Lee'nin cesedi gelen her şeye açıktı. Yakında bir düzine ayrı yaşam biçimini besliyor olacaktı.
Sayfa 51 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Madde Toz'u seviyordu. Onun gittiğini görmek istemlyordu. Bu gecenin anlamı buydu, Mary'nin anlamı da buydu. Tanrı yok olduğunda yaşamda bir anlam, bir amaç kalmadığını mı düşünmüştü? Evet, bunu düşünmüştü. "Eh, şimdi var," dedi sesli olarak. Sonra daha yüksek sesle yineledi: "Artık var!" Yine bulutlara ve Toz akıntısının ortasındaki aya baktığında, Mississippi nehrini tutmaya çalışan, minik dallardan ve çakıllardan yapılmış bir su bendi kadar kırılgan ve yıkılmaya yazgılı göründüklerini düşündü. Ama yine de çabalıyorlardı. Her şey sona erene dek çabalamaya devam edeceklerdi.
Sayfa 486 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Tanrı'ya inanmaktan vazgeçtiğinde," diye devam etti Will, "iyiliğe ve kötülüğe inanmaktan da mı vazgeçtin?" "Hayır. Ama bizim dışımızda bir iyi güç ve bir kötü güç olduğuna inanmaktan vazgeçtim. Ve iyilik ile kötülüğün, insanların yaptığı şeylere verilmiş isimler olduğuna inanmaya başladım, kendi başlarına var olan şeyler değil. Tek söyleyebildiğimiz, bu iyi bir iştir çünkü birilerine faydası dokunuyor ya da bu kötüdür çünkü birini incitiyor. İnsanlar, basit etiketlerle tanımlanamayacak kadar karmaşık."
Sayfa 480 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Bıçak annemi düşündüğüm için kırıldı," dedi Will. "Bu yüzden onu aklımdan çıkarmalıyım. Ama... Birinin timsahı düşünme demesi gibi. Düşünürsün, elinde olmaz."
Sayfa 260 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Halkımın tanrısı, hayaletleri ya da cinleri yoktur. Biz yaşarız ve ölürüz, o kadar. İnsan işleri bize acı ve sorundan başka bir şey getirmez ama konuşuruz, savaşırız, alet kullanırız. Belki de bir taraf seçmeliyiz. Ama eksiksiz bilgi, yarım bilgiden daha iyidir."
Sayfa 198 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
. İnsanlar basit etiketlere sahip olamayacak kadar karmaşıktır. ...
Andaçlar. Tespihler. Düşkünlükler. Aflar. Saçmalıklar. Lafebelerinin eğlencesi...
Sayfa 75 - İthaki Yayınları - John MiltonKitabı okudu
226 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.