Öncelikle at kestanelerini alıp zarar vermeden bir güzel oyuyoruz. Sonra oyduğumuz parçaları kibritle birleştiriyoruz. Voila! Özellikle bu kitaptan sonra, kış aylarının da gelişiyle ülkemizde bir kestane adam kültürü türer dedim; şu an için pek bir gelişme olmadı bu konuda Kestane adamların kanıt olarak baş rolde yer aldığı romanımız, suç-gerilim-polisiye temalarında seyrediyor. Diğer polisiye romanlarla karşılaştırdığımda, olaylar Kestane Adam'da daha ağır ilerliyor. Bunun yanında olacakları da okurken önceden tahmin edebiliyorsunuz. Benim için heyecan, kitabın son bölümlerine doğru arttı.
Danimarka'nın sakin bir banliyösünde genç bir anne katledilir. Katil vahşi bir cinayet işlemiş ve olay yerine kestane adam figürü bırakmıştır. Dedektif Naia Thulin ve kısa bir süreliğine ortağı olacak Mark Hess bu davaya bakarlar. Bu sırada politikacı Rosa Hartung'un kızı Kristine, kayıp ve ölü olarak bilinmektedir. Hartung'un politikaya dönüşünün ardından, iki dedektifin baktığı bu davada olay yerindeki kestane adamın üstünde Kristine'nin parmak izi çıkar. Bu ipucundan yola çıkan ikilimiz, Hess'in sıra dışı yöntemleriyle katili bulmaya çalışır. Bir yandan cinayetler işlenirken, Thulin ve Hess, Kristine Hartung davasının derinlerine inmeye çalışır. Rosa'ya gelen ölüm tehditleri ise artmaktadır. Kristine Hartung vakasındaki tutarsızlıkların farkına varan Thulin ve Hess, katili bulmak için riskli bir plan yaparlar. Kestane Adam katili ise yavaş yavaş niyetini belli etmeye başlamaktadır.
