''Dünyanın kendisi, maske gibi güvenilmez hale gelecek ve ben dile getirilmesi zor bir yalnızlık hissine kapılacaktım. Ama bütün bunlar için kendilerini sorumlu hissetmelerine gerek yoktu. Çünkü hakikat, onların gördüğü olacaktı. Gözle görülenin maskeden ibaret olduğu, gerçeğin doğrudan görülemeyeceği gibi daha derin bir gerçeği görmüş olacaklardı. Gerçek, her ne kadar bakanın gözlerini acıtsa da, bir gün mutlaka bunun telafisi olacaktır.''
Kobo Abe'den okuduğum ilk kitaptı. Farklı bir anlatıya sahip. Kitabı okurken beğenip beğenmeme arası bir kafa karışıklığı yaşasam da okumada ilerledikçe büyüsüne kapıldım ve düşüncelerim yerine oturdu.
Kitap üç defter ve son olarak bir mektuptan oluşuyor. Defterler ben de giriş gelişme ve sonuç bölümü olarak; mektup ise bir özet izlenimi verdi.
Konu olarak bir kimyagerin kaza sonucu yüzünün yanması; sonrasında da kendine bir maske yapıp hayata yeniden bir bakış sergilemesini anlatıyor.
Birinci defter kaza sonrası karakterin yaşadığı ruhsal değişim ve arayışı, ikinci defter maskeyi yapma süreci ve üçüncü defter ise maske sonrası yaşadıkları ve sonuçlarını psikolojik bir dille ele alınıyor.
Kitapta maskeler, makyajlar, dövmeler hatta ırkların renkleri üzerinden psikolojik analizlere yer verilmiş.
''Sahte ışıkları boğan sahte karanlık...Sahte gülümsemelerin arkasına saklanmış sahte çürümüşlük... Aynı rüya gibi, ne iyilik ne de kötülük yapabilen, havada asılı duran arzular...Sahte iyiliğin ve sahte kötülüğün tam kıvamı bir karışım...''
Kitap genel olarak beğendim sıradaki Kobo Abe kitabım Kumların Kadını olacak.