Onu bu dünyada tuttuğum sürece bir meşgalem, kariyerim, isteklerim olacaktı. Bu saydıklarımın tek vücutta toplandığı öyle sık görülen bir şey değildir.
Çok tuhaf, çok fantastik bir yeryüzü bu. Niye alamıyorlar insanlar istedikleri şeyi? Herkesin doyumu için orada duruyordu her şey, yine de herkes yanlış şeyi elde ediyor.
Bu, sefil zihinlerimizin bizlere ettiği eziyet; gaddar fakat adil denebilecek yazgının başımıza sardığı beladır. Evet, ola ki keder büyükse kederin kendisi gitse bile, ardında yılgı, ızdırap ve yeis baki kalır.
Dolayısıyla ufak rezilliklerinizin hep farkına varan bir eşle sonsuza dek aynı yastığa baş koymak tahammül edilmez bir durumdur. Bunu yapmak ölümden farksızdır. İşte bu yüzden birçok evlilik mutsuzluğa mahkumdur.
Anlıyorsunuz, Leonora'nın Edward'ı nefretin acısına benzeyen bir tutkuyla sevdiğini. Onunla birlikte yıllar, yıllar boyu yaşadı, ona bir tek sevecen sözcük söylemeden. Nasıl yapabildi bunu bilemiyorum.
Bu ilişkinin en başında yalnızca onunla evlendirildi
Çocukluğunda çektiği tüm acıların, öfkeli babasının estirdiği kı yım rüzgarlarının, sivri dilli annesinin bağırıp çağırmalarının bedeli ödeniyormuş gibi göründü ona ansızın. Ödülünü alıyordu en sonun da.
...geçen bir haftalık yahut on günlük bu dönem, içgüdülerimi bastırmakla geçen on iki yılın sonunda, eğitimli kaniş rolünü oynamakla geçen on iki yılın sonunda bitkin düşen mizacımın ihtiyacı olan istirahat süresiydi.
Buna 'Ashhurnham Trajedisi,' demekıense 'En Acıklı Öykü' der n e yi yeğledim, çünkü yalnızca çok acıklıydı, çünkü yalnızca olayları hızlı, kaçınılmaz sonuca sürükleyen hiçbir akıntı yokllı. Trajediye eş lik eden o yüce duygulardan hiçbiri yoktu..