Malcolm Malcolmson bir gün artık işinden sıkılıp hiç kimsenin haberi dahi olmadan bir tatil yapmak ister. Arkadaşlarından bile hiçbir tavsiye almaz. Kimsenin bilmediği, kimsenin görmediği, ıssız ve tekinsiz bir yer lazımdı. Ufak bir kasaba bulur. Trene atlar ve iki saatlik bir yolculuktan sonra istediği yere ulaşır. Dedim ya tekinsiz bir yer diye.
Araya girip şunu eklemek istiyorum. Bram Stoker'ı hep Rumen zannederdim. Malum Dracula mitinin geldiği yer orası, adam İrlandalıymış. Yanına bolca kitapta alan Malcolm bir ev tuttuktan sonra okumaya başlar. Ev biraz sıkıntılıdır. Hatta gariplikler etrafta kolaçan gezmektedir. Fareler evin sağından solundan fırlamaktadır. Kitaplarını onlara atarak öldürmek artık zorlaşmıştır. Evi tutarken kadının dediği gibi buralarda yaşayan fazla kimse yoktur.
Duvardaki bir tablodan garip sesler gelmektedir ve korkunç bir şekilde fareler her yerden hücum etmektedir. Burası yargıcın evidir. Bilgi vermedi ama lanetli olduğu ve belki de ölü biri olduğu anlaşılıyor. Bilmiyorum vampirde olabilirdi. Nihayetinde Malcolm ölmüştür. Duvardaki yargıcın resmi ise gülmektedir.
