Beklenen yarının yolu; güllerle, çiçeklerle döşenmiş bir yol değildir... Aksine bu yol dikenlerle, acılarla, kanlarla çevrilmiştir... Yolda düşecek şehidlerin kanları ile...
...tevâkül (hazır yiyicilik), olumsuzluk, bilgisizlik hurafe, donukluk, zayıflık, sebeplere sarılmayı terk edip oturmak... İslâm'dan olan şeyler değildir.
Lâ ilâhe illallah'ın gereklerini bilmek ayrı bir şeydir, önce ruhun içinde, sonra toplumun yapısında onun gerçeğini, gereklerini uygulamak ayrı ve farklı bir şeydir. Bundan dolayı insanlara -bütün zaruret ve önemine rağmen -lâ ilâhe illallah'ın gereklerini öğretmek tek başına yetmez. İstenen, bu gereklerin kişinin kendisinde ve hayatında gerçekleştirilmesidir. İşte vazgeçilemeyecek eğitimin önemi de budur. En azından temeli teşkil edecek kesimde böyle bir eğitim bulunmayacak olursa, hareket vâkıası olmayan bir takım sloganlardan ibaret kalmaya devam edecektir... Allah katında iktidar konumuna getirilmeye layık olmayacaktır, insanları değişimin mümkün olduğuna inandıramayacaktır.
Haçlılığın dikkati İslâm âleminde muayyen olarak iki noktada odaklaşmıştır: İstanbul ve Kahire. İstanbul halifeliğin merkezi idi yani savaş gücünün ve siyasetin merkezi idi. Kahire ise Ezher'den, oradaki dini ilimlerden, Kur'an dili olan Arapçaya gösterilen itinadan kaynaklanan ruhi ve kültürel aydınlanmanın merkezi idi.
Haçlılığın bu iki noktaya özel itina göstermesi öncelikle bu iki yerde İslâm'ın esaslarını zayıflatmayı hedef almış olmasıydı. Böylelikle bundan sonra bütün İslâm diyarinda İslâm'ın esaslarını zayıflatmak kolaylaşmış olacaktı.