En Eski Tilki, Baykuş, Bakire Sözleri ve Alıntıları
En Eski Tilki, Baykuş, Bakire sözleri ve alıntılarını, en eski Tilki, Baykuş, Bakire kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ancak bu kızı gerçekten tanıyan hiç kimse yokmuş. Hiç kimse... Kız sonsuz güzellikteki bir gül bahçesinde, yağmur sonrası yaprakları ışıldayan güller gibiymiş ama yapraklarında biriken yağmur damlaları değil gözyaşlarıymış.
Uyandığımız andan itibaren yaşadığımızı sanıyoruz. Hayır, aslında yaşamıyoruz. Sadece rüyalarımızda gittiğimiz yerlerde var oluyoruz. Rüya görmeyi seviyorum. En azından onların içine girdiğimde, uyanıkken yaşadıklarımdan kaçabiliyorum...
"Her şey bitti artık. Ama her şey de yeniden başlıyor sanki... İzlediğimiz o berbat giallo filmlerine benzedi hayatımız. Ama artık sakinleşeceğiz, öyle değil mi?"
"Ada'nın okumasını sağlayarak insanların ne kadar kötü olabileceğini, hayatın ne kadar acımasızlaşabileceği gerçeğini kızımın aklından çıkarmamasını istiyorum."
Bir zamanlar, simsiyah saçları omuzlarından aşağı dökülen, yeşil gözleriyle kendisine bakanları büyüleyen, gülleri, kitapları, rüzgar çanlarını çok seven bir kız varmış. Tilkiler ve baykuşlarla dolu bir evde, insanları imrendirecek kadar güzel giysiler içinde, masallardaki gibi bir hayat yaşarmış. Onu uzaktan tanıyanların gözünde, çok şanslı biriymiş. Oysa bu kızı yakından tanısalar, hiç de şanslı olmadığını, hatta dünyanın en mutsuz insanı seçilebileceğini hemen anlarlarmış. Ancak bu kızı gerçekten tanıyan hiç kimse yokmuş. Hiç kimse... Kız, sonsuz güzellikteki bir gül bahçesinde, yağmur sonrası yaprakları ışıldayan güller gibiymiş ama yapraklarında biriken yağmur damlaları değil, gözyaşlarıymış. Peri masallarındaki kahramanlara benzeyen bu kız, güzelliğini, iyiliğini, masumiyetini her gün biraz daha kaybederek solup sararmış, kış vakti buz tutan güllere dönmüş ve hatıralarda öyle kalmış.
"Bir zamanlar, simsiyah saçları omuzlarından aşağı dökülen, yeşil gözleriyle kendisine bakanları büyüleyen, gülleri, kitapları, rüzgar çanlarını çok seven bir kız varmış. Tilkiler ve baykuşlarla dolu bir evde, insanları imrendirecek kadar güzel giysiler içinde, masallardaki gibi bir hayat yaşarmış. Onu uzaktan tanıyanların gözünde, çok şanslı biriymiş. Oysa bu kızı yakından tanısalar, hiç de şanslı olmadığını, hatta dünyanın en mutsuz insanı seçilebileceğini hemen anlarlarmış. Ancak bu kızı gerçekten tanıyan hiç kimse yokmuş. Hiç kimse... Kız, sonsuz güzellikteki bir gül bahçesinde, yağmur sonrası yaprakları ışıldayan güller gibiymiş ama yapraklarında biriken yağmur damlaları değil, gözyaşlarıymış. Peri masallarındaki kahramanlara benzeyen bu kız, güzelliğini, iyiliğini, masumiyetini her gün biraz daha kaybederek solup sararmış, kış vakti buz tutan güllere dönmüş ve hatıralarda öyle kalmış."
Uyandığımız andan itibaren yaşadığımızı sanıyoruz. Hayır, aslında yaşamıyoruz. Sadece rüyalarımızda gittiğimiz yerlerde var oluyoruz. Rüya görmeyi seviyorum. En azından onların içine girdiğimde, uyanıkken yaşadıklarımdan kaçabiliyorum...