"Kim yaşamının herhangi bir anında çılgınca bir düş kurmamıştır, kim bir takınağa kaptırmamıştır kendini? Düşün... Bir fetişst düşün, diyelim pis bir giysi parçasıyla baştan çıkan, o maşuk paçavrayı elde etmek için tehditler savuran, diller döken her tehlikeyi göze alan bir fetişst düşün. Ne garip düşünce değil mi? Arzuladığı şeyden hem utanç duyan hem de onu her şeyden aziz tutan, tutkusu için yaşamını vermeye hazır bir adam. Ona karşı duydukları belki Romeo'nun Juliet'e duyduklarından da karşı konulmaz güçtedir çünkü. Var böyle durumlar biliyorsun. İşte öyle aynı biçimde, insanın dışsallaştırmaya cüret edemediği ama bir sapkınlık, bir çılgınlık, anında ne dersen de zihnin kazara ürettiği şeyler, kazara ürettiği durumlar vardır. Ve sonraki sahnede işte o düşünce ete, kemiğe bürünür.... "
Solaris
Stanislav Lem
Kitabı özetleyen, bize anlatmak istediği cümleler de saklı...
İlk 100 sayfaya kadar gayet hafif tempoda ilerleyen konu sonraki sayfalarda okumak dahi istemediğimiz asıl saklanan gerçeği yüzümüze vuruyor. Asıl konu çok hassas ve rahatsız edici olsa da kurgu çok güzel işlenmiş. Kurgu da gereksiz ayrıntılara yer verilmemiş, konu çok dağılmadan sonuca ulaşıldığı için kitap kendini okutuyor. Yaprak Öz'ün gerilim, polisiye tarzını severek okuyorum. Ve okuyup bitirdikten sonra etkisinde bırakmayı başarıyor. Sadece gerilim havasını ilk sayfadan son sayfalara kadar iliklerimize işleyen bir hava olsa kitapta fena olmaz. Önceki okuduğum Sobe Siyah Orkide kitabına göre çok çok iyiydi. Ama tartışmasız en iyi kitabı Şeytan Disko (tabii ki bence.)