Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ufuk ile Hafiye

Tilki Günlüğü 1

Salih Mirzabeyoğlu

Tilki Günlüğü 1 Sözleri ve Alıntıları

Tilki Günlüğü 1 sözleri ve alıntılarını, Tilki Günlüğü 1 kitap alıntılarını, Tilki Günlüğü 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
BEN HER ZAMAN FARKLIYDIM...
- "Hayatıma giren ve hatıralarımda yer tutan dostlarımın, müsbet yönlerinden bahsedeceğim; iyilik, doğruluk ve güzelliği bir çanak farzederseniz, onların müsbet yönlerini, bu çanakta bir birikim olarak ve kuşanılması gereken diye takdim edeceğim!.. İhsan Toköz… Milli Nizam Partisi zamanında tanıştığımız, Kars’lı ataları Kafkasya’dan gelme, birlikte sayısız maceralarımız olan bir yiğit… Yüreği kavî, bileği kuvvetli… Gölge dergisini çıkarmadan önce, Eskişehir’de fikri pratikte yaşayarak ders çıkarma döneminde, birlikte yaşadığımız ve tadı hep damağımda kalan, cesaret ve güven dolu arkadaşlık… Milli Nizam Partisi’nin Ankara’daki kongresinde Üstadım’ın konuşmasından hemen sonra ayrılması ve İhsan’la beraber iki fedâî, Üstadım’la sohbet ederek onu oteline götürmemiz, bugün bile beni heyecanlandıran tatlı hatıra… Elini öptüğüm Üstadım, yanaklarımdan öpüyor ve eli elimde, babama çok çok selâmlarını iletmemi istedikten sonra: - Seni İstanbul’da mutlaka bekliyorum… Beni Göreceksin! Onun karşısındaki odunların ve odunlukları içinde de olsa yontulmuş bir tarafları olsun diye uğraştığım bazı tiplerin çat kapı pişkinliklerini düşünüyorum da… Ben her zaman farklıydım!..
Sayfa 76 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Mezarda Geçer Akçe...
- " (…) Gençliğe mesajım şu: "İnsanın en büyük sermayesi zaman, onu kullanırken açık gözlü ol!..” Yani üstadımın şu mısrasındaki murad üzereyim: "Mezarda geçer akçe neyse, onu biriktir!.."
İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
HANİFE HANIM...
- " (…) Bizim aile, babaannem, babam ve halam, Muş’tan Konya’ya mecburi iskânla sürgün geliyorlar… Şanlı Hamidiye Paşa’nın kızı ve namlı İzzet Bey’in hanımı Hanife Hanım, yani babaannem, biri bir diğeri üç yaşındaki iki çocuğu ve sürgüne yollanan diğer yakınları ile Konya’da… Basiretli ve hâkim tarafıyla, çevresindeki kadın ve çocukların, onun tedbirine bakan bir yanı var!.."
Sayfa 383 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) Baba soyum, «Allah’ın çekilmiş kılıcı» diye anılan, büyük sahabi Halid bin Velid Hazretlerine dayanır… Mûsâ deyince… Efsanevî bir yiğitlik şahsiyeti olan, dedem İzzet Bey’in babası ve Mirza Bey’in oğlu Mûsâ Bey… "Bey", şimdilerde parası olana, kravat takana ve burjuva takımının nezaketle hitabedilmek istenenine deniyor ya, bunlarınki öyle değil… Onlar, mirler!.. Mûsâ Bey, Mustafa Kemâl’in Üstadım’ın bahsettiği hatıratında ve Nutuk’ta bahsi geçen, pek sevmediği biridir… Nutuk’ta, bir nevi gıyabında ukdesini konuşturur. Hiç kimsenin kanun himâyesinde olamayacağı zamanda, gerçek tarih konuşur ve Mûsâ Bey gibi, oğlu İzzet Bey’in efsanevî şahsiyeti de görünür!.. Mûsâ Bey, Abdülhamid Han Hazretlerinin takdir ve güvenine mazhar olmuş bir zât…"
Sayfa 506 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) 17 yaşına kadar sayısız kere ava gittim… Ördek avı, bıldırcın avı… Ve balık avı… Ve tavşan avı!.. Özellikle geceleri kır yollarında arabanın ışığını görünce çöken tavşan avları sırasında, yollarda gördüğüm "aaa!… Tilki"ler… Bunların hiçbirinin kazınmış bir hatırası yok!.. 14 yaşındayım… Bir yaz günü, babamın alaydan mesai arkadaşları ve aileleriyle iki otobüs tutarak gittiğimiz, kır gezisi… Eskişehir’e 40-45 kilometre mesafedeki, çam ormanlarına, Hasırca’ya… Annem, babam, kardeşlerim ve rahmetli Teyzem… Unutulmaz bir gezi… Ve gece kadınların orada kalmak istememeleri yüzünden, otobüsler bir günlük tutulmuştu… Kadınlar oranın tadını aldıktan sonra, o geceyi orada geçirmek ve ertesi akşamüstü dönmek için kocalarına nasıl ısrar ediyorlardı… Ama otobüslerin yarın başka bir anlaşması olduğu için, bu mümkün olamamıştı… Derede serpmeyle 60-70 kişiyi doyuran ve bir o kadar insanı da doyuracak olan balık avı… Kol kadar balıkları, armut toplar gibi eliyle derenin oyuklarından çıkaranlar… O küçük dere nasıl da balık kaynıyordu!.. Tilki… Dolunayın altında biten bir zevkin hüznüyle eşyalar toplanırken, binlerce ateşböceğinin görüntüsü ayaklarımı büsbütün geri geri götürüyordu… Ve bir yavru tilki!… Bizim oradan ayrılmamızı bile bekleyemeyen bir yavru tilki, her kovalayışımızın ardından, başka bir eşya kümesinin yanında görünüyor!.. Onu yakalayıp evde beslemek fikri bana nasıl cazip görünüyordu ama, ne yakalamak mümkündü, ne de annemin onu kabul etmesi, ne de evcilleşmesi!.. Onu hafızam resim hâlinde yakaladı ve aslı ölmüş olsa da, faslı yaşıyor!.. "
Sayfa 429 - 430 İBDA YayınlarıKitabı okudu
MİSİLSİZ BİR İŞE MEMUR EDİLDİM...
Allah, kuluna ihsanı murad etti mi, sebepli veya sebepsiz verir… Bu ayrı mesele… Ben, muradımı mücerretlerin tecelli zemini olan vesileler plânının kâinat çapındaki zengin teferruatı içinde bulmak gibi misilsiz bir işe memur edildim!..
Sayfa 76 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Samimiyet ve Hasbilik...
- " (…) Dost… Her şeyden önce samimilik ve hasbilik… Bu yoksa, hiçbir şeyin kıymeti yok… Bana en içten bağlılık gösteren ve 1971-1972 senelerinde Kandilli semtinde otururken başlayan ve vefat ettiği 1985 Mart’ına kadar misyon adamı olduğuma imân eden rahmetli Yusuf Özgülen… Vefatından üç ay önce, ben askerlik işimi halletmek üzere Eskişehir’e gelmeden "son defa görmek üzere" ona gitmiştim; kan kanserine yakalanmıştı ve birkaç gün sonra Ankara’ya gidecekti… Yüreğimi delik deşik eden sözü: – «İşini mutlaka halletmeye bak!.. Sen sinirli adamsın, mutlaka birini vurursun, sonra da seni temizlerler!.. Biz ölsek de… Senin yapacak işin var, sen lâzımsın!»
Sayfa 85 - 86 İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) Altı-yedi yaşlarındayken, "geçmişime" ait bir hatıram vardı… Bir istasyonda üç adam, beni kaçırıyorlardı… Ben çığlıklar içinde yırtınırken, annem yavaş yavaş kalkan trenin penceresinde çaresiz çırpınıyordu… Adamlar beni, öbür perona giden tünelin oradan kaçırmaya çalışıyorlardı… Bu hadise, üç-dört yaşlarında bulunduğum Diyarbakır’a ait her biri sabit ve diri hatırlarım arasında, bir türlü izâha kavuşmayan ikincisidir… Belki 20-25 sene sonraya kadar, uygun düştükçe ve sırasında hafiyelik ve ruhî tahlil yoluyla anneme defalarca sormama rağmen, böyle bir şey olmamıştı… Bu bir rüya değildi… Neydi, nedir?.."
Sayfa 264 - 265 İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) Ölümsüzlük arzusu, bütün ihtiyaçların menşeinde bulunur ve insanın rahatsızlığı bu arzunun eseridir; varolmak arzusu, varolmak şevki, varolmak aşkı... Bu aşkın gayesi ise, şuurun tamlığa, bütünlüğe, eksiksizliğe ve kesiksizliğe ermektir... "İnsanı realitesi bir ıstıraptır!.. Çünkü o, varamadığı bir tamlıkla taciz edilmektedir..."
Sayfa 205 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) Şemsipaşa’dayım… Sertçe bir rüzgâr ve üşütmeye mahsus bir güneş… Seyyar çaycı Zülfü’nün bir bardak çayı… Balık yerine su çeken meraklılar… Bir kanepeye ilişmiş oturuyorum… Cehennemde vazife gören melek gibi, insan, hayvan, nebat ve cemat harmanının lisân çehresinde ısınıyorum… Yanıma bir kedi yanaşıyor; tuhaf bir duygu… Sanki kedi,
Sayfa 370 - 371 İBDA YayınlarıKitabı okudu
61 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.