1- Günümüz tiyatroları geçmişe çok bağlı kalıyor mu?
2- Klasiklerin kahramanlarını, konularını, motiflerini vs. kullanan şimdinin tiyatrosu ne kadar "yeni" olabilir?
3- Tiyatro, izleyici için artık bir müze mi?
4- Tiyatroyu izleyiciye müze gezdirme işi yapmak, tiyatronun finansal açıklarını ve kaygılarını kolayca kapatmasını sağlar mı?
4- Bilimin, sanatı didik didik etme çabası bugünün tiyatro yazarlarını kalıplara sokuyor mu? Tiyatro, -artık- anlatılmak istenenin dışında deneyler için bir alan durumuna geldi mi?
Kitapta, Dürrenmatt ilgi çekici bir tespitinde "Shakespeare'in çağı bir hükümdarı kana susamış canavar olarak gösterebilirdi; ama soytarı olarak asla." diyor. Modern tiyatro oyunlarının kabul görmesi için bilinçli olarak bir Goethe, bir Schiller ve bir Sophokles'den yana tutum alınarak olur, düşüncesinde; ancak bundan da oldukça rahatsız. Edebiyattaki söz sanatlarının kullanılması gerekliliği, tiyatronun nazım veya nesir yazılacağına karar verilmesi, mekan-zaman-olay birliği, sahnedeki yalınlık gibi sayılabilecek birçok şey, yazarın canını sıkmış. Dikkatleri şuraya çekiyor: "Üretildiğinden beri atom bombası artık anlatılmıyor.", "Yüzyılımızın nemelazımcılığında, beyaz ırkın bu son dansında artık suçlu, sorumlu da yok..." Yazar, böylesine bir karamsarlıkta okuyucuya cevabını bilmediği şu soruyu yöneltiyor: "Sanatçı, eğitimin ve alfabelerin dünyasında varlığını nasıl sürdürecek?"