“Baba bu uçaklar çok korkunç. Sen bilmiyorsun, bunlar bir gün mutlaka bizim evi bombalayacaklar… Dün aşçı, anneme bu uçaklarda çok bomba olduğunu söylüyordu. Ama böyle bir yaramazlık yaparlarsa bilsinler ki benim de bir tüfeğim var. Geçen sene bayramda senin hediye ettiğin tüfek…”
“Garibanların bitmeyen çilesine gülüyorsunuz. Oysa ağacın alt kısmı zayıflıyor ve kuruyorsa bir gün üst kısmının yüküne dayanamayıp yıkılacağını bilmiyorsunuz.”
“Ben deli değilim… Beni kazanma umudu olmayan bir davayı savunan avukat farz et… Kısık bir sesim… İnsanlık bir ağız ve ben bir hıçkırık. Sesimi başkalarına ulaştırmaya çabalıyorum ama sesim düşüncelerimin ağırlığı altında kısılıyor…”
Duygularını herhangi bir şekilde fark edip başka bir zihne aktatabilen kişi aslında kendi gönlünün yükünü de hafifletme gücüne sahiptir. Oysa hissedebilen ama duygularını iyi bir şekilde anlayamayan ve haliyle başkasına anlatma yetkinliği de olmayan kişi boğazına bir şey takılan ve çıkarmak için çabaladıkça o şey boğazından daha da aşağılara inen kişiyle aynı haldedir... Kelimelerle anlatılamayacak bir ruhsal eziyettir bu.