Hukukun, devletin ve yöneticinin otoritesinin kaynağını değiştirmek, Tanrı'nın inkarı ve kendi kendini Müslüman âlemden sürgün etmek anlamına geliyordu; bu ayrıca devletin artık güvenli bir temelr oturmadığının da deliliydi. Haklı bir temel üzerine kurulmak için, daha önce değinildiği gibi haklı bir kurucu olması gerekir. Hayatta olduğu süre boyunca Atatürk bu simgesel rolü dolduruyordu, ama onun ölümü ve tek parti döneminin sona ermesi sorunlara yol açtı. Demokrasinin esası olan yönetimin meşru temelinin halka dayanmak olduğu fikrini çok az insan kavrayabilmişti.
Atatürk'ün "İnsanların sesi Tanrı'nın sesidir" görüşünü ise çok daha az insan kabul edebilmişti. Bu görüş çoğu sıradan insan için küfür etmek gibiydi.
Bizim inanç sistemimiz bize bir çocuğun kendisini taşıyan taşıyan kadının yumurtasının döllenmesini ürünü olduğunu söyler -fizyolojik annelik- ama Aborijinler arasında kadın ile “ondan çıkan çocuk”arasında bu türden temel bir fizyolojik ilişki bilinmez. Kadından doğan çocuğun, o sırada kabilede yaşayan herkesten daha yaşlı olduğuna, çünkü atalardan birinin ya da bir bilgenin dünyaya yeniden geldiğine inanılır; bu nedenle de bebek, kabileye doğduğu ya da yeniden dünyaya geldiği zamandaki herhangi bir fizyolojik nedenden köken olarak tamamen bağımsız bir varlık olarak kabul edilir (1974:327).