Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu

Pyotr Andreyeviç Tolstoy

Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu Sözleri ve Alıntıları

Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu sözleri ve alıntılarını, Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu kitap alıntılarını, Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Liyakat
Rütbeler kişinin soyuna göre değil liyakata göre veriliyor. Örneğin birisi ağanın kölesi olsa dahi rütbeye layık ise ona bu rütbe veriliyor ve sonrasında ise önemli birisi olarak kabul görüyordu. Bu konuda onlar ayırım gözetmiyorlar. Akli noksanlığı olan zengin birine saygı duyulmaz, ancak zengin olmayan birisi de zeki ise ona hürmet edilir.
Onların atçılık ilmi kesinlikle mükemmel bir sanattır. Sultan ve sadrazamın önünde hizmetçilerinden oluşan iki takımın cirit oynadığını seyretmek oldukça zevklidir. Osmanlı topraklarının tamamında yaşayan Türkler küçük yaşlardan itibaren at üzerinde gezmeyi öğreniyor.
Reklam
1703 Yeniçeri ayaklanması ve Büyükelçi P.A. Tolstoy
"Efendim, benim de ne kadar çok korktuğumu ancak Allah biliyor. Şu anda korkudan hafızamı toparlıyamıyor ve kendime gelemiyorum. Zaten kısıtlı aklım vardı, o da çalışmaz oldu."
Her ne kadar Osmanlı Devleti'nde Hristiyan ülkelerin elçileri bulunsa da Türkler onları dost olarak görmüyorlar. Türkler, bazen onlarla barış hâlinde olsalar da, uygun bir zaman ve fırsat ellerine geçtiğinde Hristiyanlarla barışı bozuyorlar. Onların yasalarında şöyle bir madde vardır: dinleri için faydalı ve uygun şeyler yapılmalıydı. Onlar, Hristiyanların onlara dost olacağını düşünmüyorlar ve onları da kendi dinlerinin düşmanı olarak görüyorlar.
Evet aynen öyle sevmiyoruz!
İranlıları ise ciddiye almaz ve sevmezler. Türkler, kendilerine ters inançlı olmalarına rağmen Hristiyanları İran Şahı'na tercih ediyorlar. Onların inançlarının kâfirlerden daha kötü olduğunu düşünüyorlar. Türkler, İranlıları sıkıntıya sokmak için bahane anıyorlar. İranlılar ise kendilerini onların karşısında aşağılıyorlar. İran şahı sık sık Türk sultanına elçi ve hediyeler gönderiyor. Türkler onları denkleri olarak değil, tebaaları olarak görüyorlar. Ayrıca onların inançlarını da eleştiriyorlar.
Reklam
Hâlbuki Osmanlı İmparatorluğu yalnız XVI-XVII. yüzyıllarda değil, XVIII. yüzyılın başlarında da güçlü devlet konumundaydı ve Avrupa devletleri için tehlike arzetmeye devam ediyordu. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğu Osmanlı ile yalnız başına savaşmayı göze alamıyor ve koalisyon oluşturarak savaşmayı tercih ediyorlardı.
Tolstoy ağır vergilere ve çalışan halk üzerindeki büyük yüke işaret ederek bu konuda da yönetimin yolsuzluğunun ve hırsızlığının o kadar büyük ölçüde olduğunu belirtiyor ki, hazineye toplanan miktarın üçte birinden fazlası çalınıyordu.
Reklam
Kasım 1703'de Damad Hasan Paşa sadrazam tayin olundu
Yeni sadrazam sultanın damadıdır. Çok akıllı ve zeki birisidir. Benimle ilgili nasıl bir tutum sergileyeceğine dair ise bir fikrim yoktur.
Hazine de ise herkesi tatmin edecek kadar para yoktur. Ne olacağını Allah biliyor. Ya yöneticilerin hepsi öldürülecek, ya da sürüleceklerdir. Onların yerine de yenilerini seçecekler.
Yeni sadrazam Mehmed Paşa ise göreve başlarken herkese karşı hoş ve dikkatli tavır sergiledi. O, çok akıllı bir insandır.
Türkler hiçbir zaman süvarilerini Avrupa kaidelerine uygun bir şekilde eğitmeyi düşünmediler. Kendi geleneklerine göre küçüklükten itibaren herkes ata binmeyi öğreniyor.
Türklerin eğitimleri ise şu şekildedir: Küçükten itibaren çocuklarını ata binmeyi ve hızlı gitmeyi, cirit oynamayı, yani kısa oklar atmayı öğretiyorlar. Bu işte gerçekten de iyiler. Bu usülle de savaşa giderler.
170 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.