INES: Korku, eskiden, henüz umudumuz varken işe yarar bir şeydi.
GARCIN: Artık umut yok, ama biz hala eskiden'i yaşıyoruz. Biz daha acı çekmeye başlamadık.
Garcin: Bu kahramanlığı düşlemedim ben. Onu seçtim. İnsan istediği neyse odur.
Ines: Kanıtla o zaman. Bunun bir düş olmadığını kanıtla. Ne istediğimize yalnızca eylemler karar verir.
Garcin: Ben çok erken öldüm. Bana eylemlerimi yapmak için zaman bırakmadılar.
Ines: Daima çok erken ölürüz -ya da çok geç. Oysa yaşam önümüzdedir, bitmiş olarak önümüzde durmaktadır. Çizgi çekilmiştir, toplamı yapmak gerekir. Sen kendi yaşamından öte bir şey değilsin.
Garcin: Yılan! Her şeye verecek bir yanıtın var.
Garcin: Açın! Açsanıza! Hepsini kabul ediyorum: askıları, kıskaçları, eritilmiş kurşunu, maşaları, gergi aletini, yakıcı olan her şeyi, yırtıcı olan her şeyi, gerçekten acı çekmek istiyorum.
Garcin: Her birimiz neden mahkum edildiğini itiraf etmedikçe hiçbir şey bilemeyeceğiz. Sen, sarışın, sen başla söze. Niçin? Söyle, sebep ne? Açıksözlülüğün felaketleri önleyebilir, eğer kendi içimizdeki canavarlarımızı tanırsak... Hadi söyle niçin?