“(...) Tütüne süt emziren
Kandan çiçek yapan anne
Kaç yıldır uyuyorum
Senin kanlı beşiğinde
Uyandır, anlat bana acını
Ağaçtan ağaca uykular kuran anne,
Yaralar saran anne(...)”
...Umut, ruhumuzun mavi göğünden hâlâ çekip gitmemişti. İnsan ruhunun dayanıklılığına bir kez daha tanık oluyorum. Son an’a kadar tüm direniş odaklarına sarılıp harekete geçiren insan gerçekliği müthiş! İnancın gücü bu olmalı. Başka açıklaması yok!!!...
“.... bir kan damlasına dönüşen hayattan daha büyük ve yüce olan direnişçilerin sevincini, acısını, hasretini hangi sözcük anlatabilir? ? Bir gül yaprağının tazeliğine ve kırılganlığına sahip gülüşlerini ve gözlerini kim eksiksiz anlatabilir ki?! Masumiyetle şavkıyan yüzlerini gölgelemeden hangi tan vaktinin kızıllığı serpebilir ışığını geceye? Belki diyorum, belki toprağı avuçlayan bir çocuk bir zamanlar heyecanla çarpan kalbimizin atışlarını duyabilir; yalansız, hilesiz...”
Misilleme hakkımı saklı tutacağım heval,sadece şunu söyliyeyim;şehir elbette insanı değiştirir. Hele de uzun yıllar uzak kalmış bir savaşcı söz konusuysa. Diyeceğim o ki,kimini benim ayrıntıcı yapar,kimini de senin gibi gamsız!..