Anna SeghersTransit
Anna Seghers Mainz’da doğmuş.Tarih,sanat tarihi ve sinoloji öğrenimi görmüş.1928 yılında Komünist partiye üye olmuş.Nazilerin 1933’te iktidara gelişiyle birlikte kitapları yasaklanıp gözaltına alınan Seghers ülkesini terk etmiş.
Bu bilgiler ışığında kitabı yazarın kendi deneyimlerinin sonucunda ortaya çıkmış olabileceğini düşünmemek elde değil.Yahudi kökenli yazar nazilerin işgali sırasında Fransa’da yaşayan bir komünistmiş.Aralarında Andre Breton ve Claude Levi-Strauss’da bulunduğu kaçaklarla birlikte Marsilya’dan Meksika’ya ulaşmayı başarmış.
Kitapta bu fikir sanki şu cümlelerle de destekleniyordu.”Çocukluğumda sık sık okul gezisine giderdim..Ertesi gün öğretmenimiz bize bir kompozisyon yazdırırdı. Konusu: okul gezimiz!okul tatilinin ardından da verdiği ödevin konusu mutlaka tatili nasıl geçirdin olurdu Noelden sonraki konuda tabii ki Noel tatiliydi. Bir zaman sonra bana öyle gelmeye başlamıştı ki, bütün gezileri ve tatilleri kompozisyon yazabilmek için yaşadığıma inanmaya başlamıştım.Benimle beraber kampa takılmış olan ve birlikte kaçtığımız bütün yazarların aklında şimdi tek bir şey var: biz o günlere toplama kampını,Savaşı,kaçışı yazabilmek için yaşadık!”
Kitabın konusuna gelince bir Nazi toplama kampından kaçan Alman makinist Seidler Paris’ten kaçıyor ve bir otelde intahar eden yazar Weidel’in bavulunu ve notlarını yanına alıyor.Seidler bu durumu yetkililere ne kadar açıklamaya çalışsada bir türlü başarılı olamıyor,konsolosluk memurları tarafından Weidel rolü üstlendiriliyor ölmüş adamın vizesi için başvuruyor ve böylece olaylar başlıyor.Kitap üç karakter çevresinde şekilleniyor,Seidler,Weidel ve Weidel’in eşi Marie.
Güncelliğini bugünde koruyan mültecilik,göçmenlik sorununu tüm çıplaklığıyla anlatmış yazar.Gemilerin son durağı olan Marsilya’dan alınan transit vizesiyle Meksika’ya ulaşma çabaları.Bulunduğunuz ülkede süresiz kalma hakkınız yok belirli bir sürede kalıp,karneyle ihtiyaçlarınızı giderip kısa sürede o ülkeyi aldığınız transit vizesiziyle terk etme koşuluyla yaşama hakkı tanınıyor.Konsolosluk görevlilerinin keyfi muameleleri ağızlarından çıkacak tek kelimeyle alınacak vizenin geçiktirilme durumu,alınmış olan gemi biletinin yanması,tekrar evrak istenmesi gibi sür git durumları okuru isyan ettirecek kadardı.Faşizan uygulamalar karşında kişinin çaresizliği,hala umudunu kaybetmemesi,verdiği savaştan vazgeçmemesi ve özellikle okura geçen yalnızlık hissini iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Kitabın filmide olmasına rağmen izleme şansım olmadı.
İnsanın birkaç saatliğine de olsa birileriyle beraber olması, onların masalarına oturması, tek başına yaşayan bu kişiyi rahatlatır, onu ayakta tutar, böyle anları yaşayabilen çok şeye dayanır,Çökmez...
O anda basit bir türküyü özledim. Kuşları ve çiçekleri, çocukluğumda beni azarlayan annemin sesini de özledim.