Amerika'nın kuruluşunun bir nevi panoraması olan bu kitap ve anlatılanlar bana çocukluğumda severek izlediğimiz Küçük Ev dizisini anımsattı. Tam bir kovboy hayatı anlatılıyor demiyorum ama yeni kurulan eyaletlerin , yerleşime açılan uçsuz bucaksız topraklara akın edip tutunmaya çalışan halkın, aidiyet beslediği bu yeni topraklara sahip çıkmalarını etkili bir şekilde anlatıyor. En çok dikkatimi çeken de halkın vasıflı olsun olmasın kurulan yeni kentlerin inşasında söz sahibi olmaları, politika veya siyaset üretebilmeleri yani devlet yönetiminin en uç kesimlerinde bile yönetime katılabilmeleri. Aynı zamanda kapitalist zihniyetin acımasızlığını demiryolu şirketinin kanunsuz ve yok pahasına, halka verilmiş topraklara el koymaya çalışması da dikkat çekiyor. Bu mücadelede halkın şirketin baskısından kurtarma yolları araması, basın önemli bir yaptırım gücü olarak görünmesi de ilginçti. Akıcı bir üslupla ilgiyi son sayfaya kadar diri tutan bir kitaptı. Kitabın kapağı bunu vadetmiyordu ama iyi ki kapağına aldanıp okumamazlık yapmamışım. Okuyun eminim siz de keyif alırsınız. Yazarın diğer kitabını da okumaya karar verdim bu arada.