Merhaba dostlar
Margaret Atwood 'un ütopya ve distopya arası, üstopya adını verdiği tarzda yazdığı eserlerden biri. Üçlemenin ilk kitabı Antilop ve Flurya'yı bir iki ay önce okumuştum.
Bilinmeyen bir zamanda geçiyor hikâye. Anlatılan ülkede insanlar ikiye bölünmüş alanlarda yaşıyor. Site denen, surlarla çevrili, dışa kapalı büyük alanlarda varlıklı insanlar, teknolojinin tüm imkânlarından faydalanarak yaşıyor. Yeni teknolojiler de buralarda geliştiriliyor. Zeki insanlar siteler arasında kapışılıyor. İlk kitapta daha çok siteleri tanımıştık.
Bu kitapta ise site dışında kalan ve varoş denen bölgelerdeki insanlar ve yaşam anlatılıyor. Her tür sefalet, iğrençlik, kötülük mevcut. Diğer yandan çeşitli dini inançlar, tarikatlar, toplum kuruluşları, muhalif örgütler de var. Tam bir keşmekeş.
Tanrı'nın Bahçıvanları denen bir grubu ve üyelerini yakından tanıyoruz. Sonraki gelişmelerde rolü olan karakterler ortaya çıkıyor. Hatta önceki kitaptan bazı tanıdıklar da var.
Uzun anlattım ama karışık bir hikâye. Ana konu şu: Susuz tufan denen bir hastalık insanların büyük çoğunluğunu yok ediyor. Bu iki kitap tufanın öncesini anlatıyor genelde. İnsanın nasıl yozlaştığını, doğayı nasıl katlettiğini. Tanıdık geliyor mu?
Yazar uçuk kaçık hikâyenin içinde çevreci, vejetaryen, muhalif mesajlarını da vermeyi ihmal etmiyor elbette. Bu tarzı sevenler için ilginç bir okuma olacaktır. Fakat kitapları arka arkaya okumak faydalı olabilir. Epey kalabalık ve karışık çünkü.
Sevgiyle kalın
.
