Kitabın kapak resminin güzelliği ile başlamak isterim. Çok samimi, insanın içini ısıtan bir resim. Okumamda etkisi olan noktalardan biriydi.
Tunç ve ayçiçeği kitabını okumaya büyük bir ehemmiyet göstererek başladım. Hiç sıkılmadan, sayfaları nasıl bitirdiğimi idrak edemeden okudum, bitti.
Kitapla ilgili sık duyduğum noktalardan birisi olaylar arasında kopukluk olduğuydu. Bu noktaya katılıyorum. Ama beni rahatsız eden bir kopukluk değildi. O eksikliği zihninizin hayal gücüyle tamamlıyorsunuz. Aklınızda soru işareti kalmıyor.
Öncelikle kitaptaki yardımsever insanların Ayçiçeği için yaptıkları sayılamayacak kadar iyilik gözlerimi yaşartmadı değil.
Kendileri kıt kanaat geçinen anne, baba, gümüş saçlı çok temiz bir nine ve travmatik bir olay neticesinde dilsiz kalan yalnız bir Tunç.
Bu küçük ailenin Ayçiçeği için yaptığı fedakarlıkları gülümseten, yeri geldiğinde hüzünlendiren, zarif-tatlı bir üslupla okuyacaksınız.
Sevgili yazarımız Cao Wenxuan’a mutfak kültüründen ötürü de teşekkürlerimi sunuyorum. Geçirdiğimiz Korona virüsü sürecinden ötürü Çin mutfağına karşı bir öfkemiz var haliyle
Ancak Tunç’un ailesinin mahrumiyetten ötürü mü yoksa tercih etmemelerinden ötürü mü (Bu küçük bir ihtimal) bilmiyorum. Sürekli yabani kaz, ördek, buğday, pirinç, suoku, turp, mantou (çin ekmeği) yemeklerinin isimlerinin geçmesi beni mutlu etti diyebilirim. Yarasa çorbası yerine bir suna ördeği çorbası içtiklerini okumak bir hayli iştah açıcıydı.
Keyifli okumalar diliyorum.