Halifenin damadı olan muzaffer kumandan Enver için candan döğüşebilirlerdi.
Ama iyi para almak ve büyük tehlikelere de atılmamak şartıyla. Ayrıca karşılarına İngiltere çıkarsa biraz düşünürlerdi.
Turan uğurunda mı döğüşsünler?
Peki. Ama İslâm uğrunda döğüşürlerdi pekala.
Hem babamın az çok tutunabildiği yerlerde başarısını Abdülhamid’in İslam birliği ajanlarına borçluymuş zaten. Harabeler ortasında, dağlarının çıplaklığı ve göklerinin pırıl pırıl beyazlığı içinde gece gezenler gibi dolaşan bu halkı ayakta tutan tek çatı kemikleşmiş bir İslam gücüymüş.
Enver’in değerleri ve kusurları, gösterişi kudreti, coşkunluğu, sevimliliği hep birden çöl beylerinin gönlünü kazandı. Üç ay içinde çöl buyruğuna girmişti. Kişiliğinden gelen güce halifenin kızlarından birine nişanlanmanın büyüsünü de katarak göçebe sürülerini düzene sokmak kadar olmıyacak bir işi başardı. Çöl eşkıyalığı yaptırmayı düşünmüş olduğu sürülerden düpe düz bir ordu çıkardı, bunlara Türk taburlarının kalıntılarını da.
ekleyip Derna kuşatmasını göze aldı.
Bütün devlet gücü Sultan Abdülhamit‘in elindeydi. Devleti Bab-ı Ali ile, birbirinden, habersiz vezirlerin bozuk düzeniyle yönetiyordu. Elinde daha güçlü kendine daha sıkıca bağlı bir başka cihaz daha var gibiydi. Geniş bir polis şebe kesine benzeyen bu ikinci cihaz neydi ve daha önemlisi, neyin peşindeydi?
Genel olarak zorbalık düzenlerinde zorbanın politikası iyi bilinir de kendi kişiliği pek bilinmez. Burada Sultanın kişiliği az çok biliniyor, ama politikasının ne olduğu anlaşılmıyordu. .
İki gece üst üste aynı yatakta yatmayan bu sultan bir gece, kendi seçtiği yatakta bir tahta kurusu bulmuş, zehirli olduğundan kuşkulanıp iki saray adamını sürgün etmiş.
Birini huzura kabul ettiği zaman eli tabancasında olurmuş. Önünde herkes hep yere bakmak zorundaymış. Adamın biri sendeleyip gözlerini kaldırır kaldırmaz sultan ateş etmiş.
Sarayda Türk sözü yalnız hakaret diye kullanılırmış.
Ordu komutanları arasında milliyetçi oldukları kuşkusunu uyandıranlar hemen kovulurmuş. İstanbulun bas hırsızını Sultan alay olsun diye Bahriye Nazırı yapmış, Bahriyeyi mahvettiği için de şahane hediyeler vermis kendisine.
Halifenin önünde Türk vatanı sözlerini kullanmanın cezası ölümmüş.