Bütün devlet gücü Sultan Abdülhamit‘in elindeydi. Devleti Bab-ı Ali ile, birbirinden, habersiz vezirlerin bozuk düzeniyle yönetiyordu. Elinde daha güçlü kendine daha sıkıca bağlı bir başka cihaz daha var gibiydi. Geniş bir polis şebe kesine benzeyen bu ikinci cihaz neydi ve daha önemlisi, neyin peşindeydi?
Genel olarak zorbalık düzenlerinde zorbanın politikası iyi bilinir de kendi kişiliği pek bilinmez. Burada Sultanın kişiliği az çok biliniyor, ama politikasının ne olduğu anlaşılmıyordu. .
İki gece üst üste aynı yatakta yatmayan bu sultan bir gece, kendi seçtiği yatakta bir tahta kurusu bulmuş, zehirli olduğundan kuşkulanıp iki saray adamını sürgün etmiş.
Birini huzura kabul ettiği zaman eli tabancasında olurmuş. Önünde herkes hep yere bakmak zorundaymış. Adamın biri sendeleyip gözlerini kaldırır kaldırmaz sultan ateş etmiş.
Sarayda Türk sözü yalnız hakaret diye kullanılırmış.
Ordu komutanları arasında milliyetçi oldukları kuşkusunu uyandıranlar hemen kovulurmuş. İstanbulun bas hırsızını Sultan alay olsun diye Bahriye Nazırı yapmış, Bahriyeyi mahvettiği için de şahane hediyeler vermis kendisine.
Halifenin önünde Türk vatanı sözlerini kullanmanın cezası ölümmüş.
Türkiye için Balkanlar, eski beylikler önemli değil bunlar ilgilendirmiyor Enver’i. Buna karşılık ...
— Tuhaf şey... Nedir peki onu ilgilendiren?
— Turancılık, Edirneden Çine kadar Orta Asya’daki bütün Türklerin birleşmesi.
Yeni milletler doğuyor, burada da heryerde de. Bundan sonra artık Yunanistan'ın, Sırbistan’ın yaşamasına engel olamayız. Yeni ülkeler aramak gerek. Olağan bir barışla Rumeli topraklarını emniyete aldık mı eski Hıristiyan eyaletlerin cehenneme kadar yolu var. İstanbul'da kurulacak saçma bir cumhuriyet yerine başkenti Semerkant olacak bir imparatorluk kurmalıyız.