Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

1980 Sonrası Örneği

Türk Aydınının Din Anlayışı

Necdet Subaşı

Öne Çıkan Türk Aydınının Din Anlayışı Gönderileri

Öne Çıkan Türk Aydınının Din Anlayışı kitaplarını, öne çıkan Türk Aydınının Din Anlayışı sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Türk Aydınının Din Anlayışı yazarlarını, öne çıkan Türk Aydınının Din Anlayışı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batı’da Aydınlanma döneminin ürünü olduğunu gördüğümüz aydın, her şeyden önce “aydınlanan” bir insandır. Bunun Osmanlı toplumunda Tanzimat döneminde ortaya çıkmaya başlayan türü ise “aydınlatan”dır. Yani aydın, Batı bilgilerini bir ayna gibi kendi toplumuna yansıtma görevini kendine yüklemiştir. Bu çerçevede Batılı entelektüel sürekli bir “öğrenci” iken Osmanlı münevveri, müfredat programı ve içeriği Batı’dan aktarılan sürekli bir “öğretmen” olarak görülmektedir. (…) Bundan dolayıdır ki Türkiye’de “Aydınlanma” dönemi diye bir dönem olduğunu kabul edemiyoruz. Çünkü “Aydınlanma”, doğal bir fikir evriminin sonucu olacak yerde, 19. yüzyıl ortasında birdenbire dışarıdan gelen bir fikir aşısının ürünü olarak doğmuştur.
Sayfa 79
Ne var ki tehlike, modern eğitim görmüş sıradan bir aydının, geçmişin mirası konusunda, ortalama bir “yabancı gözlemci”nin bildiği kadar az şey bilmesinde yatmaktadır. Kendi kültürel evveliyatı konusundaki bilgisizliği yanında o, kafa yapısıyla da, özde Batı eğitim sisteminin bir ürünü olmaktadır. Veya buna, Batı'nın Müslüman Doğu'daki yansıması da diyebiliriz. Bu yüzden o, İslam dünyasında gerçekten ilerleme sağlandığında, hatta bu ilerleme ihtimal dahilinde bile olsa, bunun, Batı'nın yalnızca bir teksiri olacağı, dolayısıyla İslam'ın bu konularda ya nötr ya da muhtemelen, kesin bir engel olmak durumunda kalacağı şeklinde düşünmektedir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Oryantalistin yaklaşımı zaman zaman doğru öğeler içerse de, genelde olayları basite indirgediği için kuşkuyla incelenmeyi gerektirir. Çünkü kesin bilimsel kıstasların geçerli olmadığı insani bir konuda, kötü niyet ve dalavere için çok geniş bir alan söz konusudur. Bu çabalar ne ölçüde bilimsel nitelikte ve görüntüde olursa olsun, onları yönlendiren temel Batılı paradigma dolayısıyİa son tahlilde salt askeri ve siyasal amaçlıdırlar; bundan dolayı da oryantalizmde bilim, siyasete kurban edilmek gibi dramatik bir kadere mahkum edilmektedir.
Sayfa 123Kitabı okudu
Ancak, aydın kesiminin kendi toplumuna ait değerleri reddederek ya da hafife alarak diğer bir toplumun değerlerini benimsemesi sonucu, halk ile aydınlar arasında kopukluk veya ikilik oluşması bağlamında aydın yabancılaşması ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 56
Zira, toplumsal bağ, dünyevi alana ilişkin “iş bölümü”nün eseri olduğu kadar, kutsal alana ilişkin “inanç” ve birlikteliklerin de eseridir. Böylece din, toplumun bütünlüğünü, işleyişini ve ahengini bozacak davranışları, bireysel benmerkezciliği bastırmakta ve böylece kişiyi topluma uyumlu hale getirmekte büyük bir fonksiyonel ağırlığa sahip bulunmaktadır. Kısaca din, Durkheim'in sisteminde, toplumun varlığı ve bu varlığın sürmesi için gerekli ana mekanizmalardan biri olarak tanımlanmaktadır?
Sayfa 119Kitabı okudu
Aslında aydın olmak için önce insan olmak gerekmektedir. Çünkü insan; mukaddesi olan bir varlıktır. İnsan hırlaşmaz, konuşur. Maruz kalmaz, seçer. Aydın bu bağlamda kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişidir. Onu aydın yapan, uyanık bir şuur, “tetikte” bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs olmalıdır.
Reklam
entelektüel ufuklarını geliştirmede geride kalan ulema, giderek artan bir ölçüde, ‘kadim bilgeliğin hazineleri’ olmaktan çok, ‘cahil şarlatanlar’ olarak görülür oldu.
Sayfa 57
Batı'da gerçek bir açıklama ve anlama modeli sunabilen etütlerin, farklı sosyal gerçeklikleri içinde barındıran diğer toplumsal yapılarda da geçerliliğinin kabulü, bizzat aracı aydının tehlikeli yönelimi olarak değerlendirilmelidir. Bu ise son tahlilde oryantalist bir teşebbüse yerel bir destek sunmaktan ibarettir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Dini veya siyasi olsun bir inancı, tarihinin bir önceki döneminde sahip olduğu kültür yapısı veya kurumlarıyla özdeşleştirme olayi, kişide ya da yönelimlerde, bunun kabullenilmesini dayatmanın doğal olduğu şeklinde bir ahlak oluşturmaktadır. Bu ise, bir dogmatizmi doğurduğu ölçüde, inanç ve düşünce hürriyetini sekteye uğratan tarihsel “engizisyon”a da kapı açmaktadır. Bu çerçevede, kişi eğer mutlak hakikate sahip olduğundan emin ise, onu reddeden her kim olursa olsun, ya psikiyatri kliniğine yatıniması gereken bir hastadır, ya da hapsi veya ölümü hakeden şuurlu bir asidir.
Sayfa 245Kitabı okudu
Weber'e göre üst sınıfların dini yaklaşımı, yeryüzündeki kötülüğü Tanrı'nın mutlak iyiliği ve doğruluğu ile özürlendirmeye çalışmakta, yeryüzünde varlıklı grupların kayırılmasını gerekçelendiren inanç ilkeleri ile ayinlere ağırlık vermektedir. Oysa toplumun güçsüz kesimleri acı çekmeyi yücelten, hatta kurtuluş yolu sayan, yeryüzünde kazanılan başarıları küçük gören öğretilere bağlanma, Hinduizm ve Budizm'de olduğu gibi yeniden doğuş ülküsünü yüceltme eğilimindedirler.
Sayfa 120Kitabı okudu
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.