Türk Devrimi'nin başarısı, kamuoyunda, onu gerçekleştiren lider kadronun ve sivil-asker bürokrasinin bütünsel, dayanışmacı ve uyum içinde çalışan bir örgütlenme içinde olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Sonuçları alınmış, toplumsal ve siyasal yaşamda geri dönülmez bir yerleşiklik kazanmış bir devrimin ardından, böyle bir izlenim çerçevesine düşünmek elbette doğaldır. Ancak, bu süreç bu kadar kolay mı gerçekleşmiştir? Ulsusal güçlerin işbirliği, devrimin en zahmetsiz çözümlenen boyutunu mu oluşturur? Ulusal bağımsızlık eyleminin aktörleri, iç ve dış hasımlarıyla boğuşurken kendi aralarında hiç mi çatışmamıştır? Başarı ve sonuç ortada olduğuna göre, bu olağanüstü eşgüdüm ve işbirliğinin gizleri nerede aranmalıdır? İşte bu sorular, aynı zamanda bu incelemenin de gerekçesini tayin etmektedir.