Türk Dikkati

Fatih Mehmet Şeker

En Beğenilen Türk Dikkati Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Türk Dikkati sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Dikkati kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fuzuli'nin Felsefe Yapma Tarzı
Yaratıcıya vâkıf olma, marifet tahsil etme, akâid kâidelerini bilme usülü iki yolla mümkün olur: 1) Kesb, nazar ve istidlâl yolu, 2) Tasfiye, riyâzet ve mücâhede yoludur. Marifet elde etme yollarında öteden beri takip edilen bu iki usüle Fuzulî bir üçüncüsünü, yani peygamberlere tabi olma fikrini benimseyenler ve işlerini naklî bilgi üzerine kuranları ekler. Bunlar şeriat ehlidir (Birinci yol olan) Nazar ve istidlâl yolunda esas olan usül: a) Fikr ve delil getirmek, b) Kitaplar ve risâleler mütalaa etmektir. Bu yol kelâm ulemâsının ve meşşâî filozofların yoludur. Nazar yoluna tabi olanlar eğer nebilerin milletlerinden bir milleti, şeriatlarından bir şeriatı dikkate alırlar, bir peygambere iman ederse kelâmcıdır. Bir şeriata tabi olmayarak mücerret akıllarına uyup giderler ise hükemâ-i meşşâiyyündur. İkinci yol ise riyâzet ve mücâhede, nefis terbiyesi yapma ve bu uğurda mücadele etme yoludur. Gönlü tasfiye eden bu yol, İşrâkî hukemânın ve meşâyıh-ı süfıyyenin yoludur. Bu yolda şeriatın hükümlerine uygun davrananlara ve bir peygambere iman edenlere sufi-mutasavvıf, bir şeriata tabi olmayarak mücerret kendi riyâzet ve mücâhadelerinin semeresi olan keşf ve işrâk ile yetinenlere ise hukemâ-i İşrâkiyyün denir. Bir başka ifadeyle keşf ehli “eğer kâfirlerden iseler işrâkî, Müslümanlardan iseler sufî adını alır”
Sayfa 174
Fuzuli'nin Felsefe Yapma Tarzı
İbn Haldûn’ un Mukaddime’de çok iyi izah ettiği gibi filozoflar evvela akıl yürütür, ondan sonra inanır. İtikâdın evvelden hazırlanmış yolunda yürüyen kelâmcılar ise tam aksi bir tavırla önce inanır, daha sonra bu inançların tahkiki ve burhânî bir zemin ve çerçeveye oturturlar.
Sayfa 169 - (Naklen) Mukaddime, s.1082
Reklam
Fuzuli'nin Felsefe Yapma Tarzı
“Fuzuli'nin Sünnî olmadığını anlamak için, sadece şiirlerinin tetkiki dahi kâfidir. Onun Türkçe ve Farsça divanlarını sair Sünnî şâirlerin divanları ile karşılaştırınca, mesele kendiliğinden tevazzuh eder. Mesela Fuzuli naatlarında ve ilk üç halifeden asla bahsetmemiştir. Fuzulî’nin bundan ziyade imâm ve Şâh-ı velâyet kasidelerine karşı, Sünniliğe delil olarak gösterilebilecek yegâne parçaları, Kanunî Süleyman’ın Bağdad fethi münasebeti ile söylediği kasîdedeki 'banda olmuş münteşir feyzi İmâm-ı Azam’ın mısraı ile Leylâ ve Mecnûn mukaddimesindeki naatın çâr-yâr'dan bahseden bir kaç beytinden ibaret gibidir. Mamafih bu mâdut mısrâların bile ne gibi şartlar dâiresinde yazıldığı ve Şi’îlikte takiyye' esâsının mevcudiyeti düşünülecek olursa, bunların Sünnilik delili olarak kullanılamayacağı kolayca anlaşılır."
Sayfa 166 - (Naklen) Köprülüzâde Fuat, Fuzuli Külliyatı, s. IV, 689-691
"Bu bakımdan iyi bir aşçının eski bir ayakkabıdan bile lezzetli bir yemek çıkarabileceği söylenir; benzer şekilde iyi bir yazar da en yavan konuyu ilgi çekici ve eğlendirici hâle getirebilir. Eflâtun’un Devlet’ine girişini farklı değişikliklerle yedi kez yazdığı söylenir." Onun için klasiktir, asırları aşıp gelmiştir.
Sayfa 64
"Yalnız şu kadar söylenebilir ki meşhur âlim olmak mutlaka müellif olmağı istilzam etmez. Telif, ayrı bir istidada tâbidir. Bazı büyük âlimlerde telif istidadı olmadığı hâlde ilmen onların madununda bulunanlar, asar-ı müteaddide ortaya koymuşlardır. İlimden asla nasipleri yokken ciltlerle kitap yazmaya ve bastırmaya savaşan cüretkârlar, bittabi bahsin tamamıyla dışındadırlar. Bir de bazı âlimler de teliften ziyade tercüme istidadı vardır. Bütün âsârı, tercemeden ibaret bulunan âlimler mevcuttur”.
Sayfa 62 - İbnülemin Mahmut Kemal İnal'dan naklen(?)
Bedavet ve Medeniyet
Fatih tarafıyla bedevî, ilmî tarafıyla da medenî olan Yavuz Sultan Selim Hân'ın şahsında çok iyi görüleceği gibi bedâvet kendi içinde medeniyeti barındırır.
Sayfa 12
66 öğeden 111 ile 66 arasındakiler gösteriliyor.