Sayfa Sayısına Göre Türk Dikkati Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Türk Dikkati sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türk Dikkati kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk tarihinde dikkat esastır. Bu dikkat, asıl hareket noktası ile son şeklini tarih ve coğrafyadan alır. Yeni olan her şey eskiye benzediği ölçüde bir kıymet ifade eder. Bir "mahkeme-i kübrâ" olan tarih, düne kapanarak bugüne açılanlar sayesinde bir kuvvet hâline gelir. Türkistan, Anadolu ve Rumeli karşılıklı aynalar gibi birbirini yansıtır. Yûsuf Has Hâcib, Kınalı-zâde'nin, Gelibolulu Âli, İbnülemin'in şahsında yenilendiği gibi, Nizâmül-mül'k, Sokullu Mehmed Paşa'da, Yavuz Sultan Selim de IV. Murad'da mükerrer hale gelir, biri öbüründe devam eder. "Güzelden ortaya çıkan her şey güzeldir." sırrı kendini açığa vurur. Kitâb-ı Dedem Korkud'daki "oğul atadan, kız atadan görür." sözün yeni baştan mânalanır.
Bugün ve yarına dair konuşan her mütefekkir, bunu dün üzerinden gerçekleştirir. Bu şekilde saf fikirle realitenin icapları arasında kalmaktan kurtulur, düşüncenin tabiî değerini gözden kaçırmadan hayatla alakasını kurar, kök salar, dal verir."
Hâs mânâsıyla mütefekkir olan ve bizim filozofimizi ete kemiğe büründüren Gazâlî'nin de işaret ettiği gibi Türkler yeryüzünü hâkimiyetleri altına almak için yaratılmış bir millettir.
Fatih tarafıyla bedevî, ilmî tarafıyla da medenî olan Yavuz Sultan Selim Hân'ın şahsında çok iyi görüleceği gibi bedâvet kendi içinde medeniyeti barındırır.
Tarih boyunca Türk'ün bedevî karakteri kılıçta medeni cephesi de kalemde toplanır. Bütün işlerin kıvamı ve devletin devamı bu iki unsura bağlıdır. Savaşta işler başka renk alır. Yalınkılıçlar altında canlar hiçe sayılır. Harp kaçınılmaz hâle geldiği zaman bir ordunun namusu ancak kanla temizlenir.
Ehl-i harb kılıç ve mızrakla çıkış yolu bularak devlet ağacını diker. Nazar ve kalb ehli de kalem ve kelâmla mücadele ederek bunun meyvelerini yer.
...Meydan kılıcın âlem kalemindir.
Borges'in Kum Kitabı'nda gündeme getirdiği gibi Bask kökenli olmak ise övünülecek bir şey değildir; zira "bu ırk tarihte inek sağmaktan başka bir şey yapmamıştır."
Amel hâlini almayan bilginin bir hükmü olmadığına göre kâmil mânâda filozof olmak, hem nazarî ilimleri elde etmek hem de onları başka yerlerde diğer kimselerin faydaları içim mümkün olduğu nispette kullanma kuvvetine sahip olmakla mümkündür.
İlmî ve amelî hikmeti kuşatan İslâm nazarî ve amelî hükmü birbirine denk olarak görür; zira "bî-amel olan ilim vebâl ve bîla-ilim olan amel dalâldir". Gazzalî ile Taşköprîzâde bu noktada ısrar ettiği gibi Descartes'le Kant da aynı noktada ısrar eder. İnsanın gerçek görüşlerinin hangisi olduğunu bilmek için söylenilenlerden çok yapılanlara dikkat edilir. Pratik anlamda Tanrı'yı sevmenin, O'nun emirlerini seve seve yerine getirmek mânâsına geldiği gözden kaçırılmaz.
Sayfa 20 - Dergâh Yayınları · Türk FilozofisiKitabı okudu