Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türk Dış Politikası Cilt:3 (2001 - 2012)

Baskın Oran

Türk Dış Politikası Cilt:3 (2001 - 2012) Sözleri ve Alıntıları

Türk Dış Politikası Cilt:3 (2001 - 2012) sözleri ve alıntılarını, Türk Dış Politikası Cilt:3 (2001 - 2012) kitap alıntılarını, Türk Dış Politikası Cilt:3 (2001 - 2012) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Soğuk Savaş'ın 1990'ların başında sona ermesinin ardından oluşan yeni uluslararası sistemin temel dinamiklerini anlamlandırma çabalarından biri, "medeniyetler çatışması" tezi oldu.
Sayfa 15
(...) emek faktörü silikleşti. Fabrikada yüz işçi çalışırken ve beş yüz işçi kapıda aynı işe daha az ücretle girmek için beklerken, grev yapmak çok zorlaştı. Üstelik, enformatiğin öne geçtiği ortamda, işgücünün ve özellikle de kol işgücünün verimliliği ve dolayısıyla etkisi çok azalmıştı. Buna tabii ki, neoliberalizmin çabaları da eşlik etti, durum ideolojik/hukuksal alana da yansıtıldı ve işçi sendikaları çeşitli önlemlerle güçsüzleştirildi. Türkiye'de Mayıs 2012'de hava iş kolunda (THY'de) grevin kanunla yasaklanması, gerçi Türkiye'nin son zamanlardaki "Küresel Güç" iddialarının önemli bir parçası olan "dünyanın çok çeşitli noktalarına uçuyoruz" söylemine dayanak oluşturmanın bir adımıydı ama aynı zamanda da neoliberal politikaların bir örneği oldu.
Reklam
Batı dünyası 20. yüzyılın sonuna, Sovyet Blokunun dağılmasının yarattığı bir öforya, yani aşırı bir iyimserlik ve kendinden hoşnutluk duygusu içinde girmişti. Artık Batı sistemi rakipsiz biçimde dünyaya hakim olacak ve çatışmaları sona erdirecekti. Oysa bunun hemen ardından, her sistemin bir "öteki" sayesinde ayakta durması kuralına uygun olarak, komünizm biçimindeki eski öteki, yerini dinsel bir öteki'ye bıraktı. Artık mücadele Batı (Hıristiyan) medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaydı. _Medeniyetler Çatışması Tezi_ Bu tez özellikle, 11 Eylül 2001'de lkiz Kulelere yapılan saldırıyla resmileşti. "Şer Ekseni" (axis of evil) kavramı Afganistan ve lrak'ın işgaline, İran'ın izole edilmesine ve bütün dünyada vahim insan hakları ihlallerine kılıf oluşturdu.
ahmakça_
İnsan haklarına ilişkin uluslararası antlaşma metinlerinin ulusal hukuktan üstün olduğunu söyleyen Anayasa Md. 90/5. Bu maddenin uygulanmaması vahim sonuçlara yol açtı. Eğer uygulansaydı, hem Türkiye'de insan hakları ihlalleri çok azalacak, hem Anayasa bizzat yargı erki tarafından ihlal edilmemiş olacak, hem de Türkiye AlHM'de sürekli mahkum olmak yüzünden itibar ve para yitirmeyecekti. Yargı burada "devleti koruma" gibi hukuk dışı bir içgüdüyle hareket ederek, Anayasa değişikliği sanki hiç yapılmamış gibi davrandı ve kısıtlayıcı ulusal hukuku uygulamaya devam etti. Yani, hem yasama organının yerine geçerek "kuvvetler ayrılığı" ilkesini ihlal etti, hem de anayasayı ihlal suçu işledi.
düşünmesen aslında fena ülke değil_
Yassıada duruşmalarında Başsavcı Altay Ömer Egesel, başbakanın kasasından çıktığını söylediği çıplak kadın resimlerini ve bir donu duruşmada gösterdi. (Av. Orhan Apaydın bunun, darbeyi yapan MBK üyelerinden biri tarafından Menderes'in kasasına konulan bir erkek donu olduğunu, yine MBK üyelerinden Tuğg. Sıtkı Ulay'dan aktararak söyleyecektir; Hürriyet, 11. 09.2011). Menderes son savunmasını yapamadan asıldı, çünkü hastaydı, yataktaydı; resmi bültende ilaç alarak intihar teşebbüsünde bulunduğu bildirilmişti. Zehirlendiği iddiaları mevcuttu. Getirtilen doktorlar, "idamına tıbbi engel yoktur" raporu vermişlerdi.
Saldın başlamadan önce Taliban, Bin Ladin'i Afganistan'da yargılamayı önerdi. Bush hemen reddetti. Saldın başladıktan 7 gün sonra Taliban, 11 Eylül'le ilişkisinin kanıtlanması şartıyla Bin Ladin'i tarafsız bir ülkeye teslime hazır olduğunu ilan etti. Hem bu öneri, hem de, arkasından, bombalamanın durdurulması şartıyla Bin Ladin'in verilmesi önerisi Bush tarafından reddedildi. Çünkü Neo-con'ların amacı, hem Amerikan halkının içini soğutmak, hem de ABD'nin 1991 Körfez Savaşından bu yana üst üste koymaya çalıştığı "müdahale hukuku" taşlarının en önemlisini yerleştirmekti.
Reklam
hukuk bilmesen aslında fena ülke değil_
Boğaziçi, Bilgi ve Sabancı üniversiteleri tarafından desteklenen ve Ermeni meselesini Türkiye'de bir bilimsel konferansta ilk defa ele almak üzere planlanan bu toplantının tam adı "İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları" idi. 25-27 Mayıs 2005'te Boğaziçi Üniversitesinde
protesto için yumurta domates atılan eski güzel günler_şimdi tanesi olmuş bilmem kaç liraKitabı okudu
cennet lan burası_ sen de gelsene
İkinci kriz, Fordizm sırasında sanayi kapitalizminden finans kapitale (bankaların sanayi kuruluşlarını satın almasına) geçiş döneminde ortaya çıkmış ve 1929-1935 arasında hüküm sürmüş "Büyük Depresyon" dur. 1. Dünya Savaşına giren Avrupa ülkelerinin altın standardını bırakarak karşılıksız para basmaları ve dolayısıyla enflasyona girmeleri üzerine, sermaye bu standardı sürdüren ABD'ye akmış, üretim orada sayılı miktarda holdingin elinde toplanmış, değerler şişmeye ve balonlar (bubble; borsada anormal yükselen fiyatların ekonomik temelinin bulunmayışı durumu) oluşmaya başlamış, sonunda borsa çökmüştür. 4.000 dolayında banka batmış, 1929'da yüzde 3,2 olan işsizlik yüzde 25'e ulaşmıştır. Çare, devlet girişimleri yoluyla piyasaya para enjekte ederek talebi ve dolayısıyla ekonomiyi tekrar canlandıran ve karma ekonomi getiren Keynezyen devlet müdahalesi olmuştur. Bu kriz, 1. Dünya Savaşı sonrasında Fransa'nın yüklediği ağır tazminatlardan zaten bunalmış olan Almanya'yı zor durumda bırakacak, Hitler'in yükselerek Il. Dünya Savaşını başlatmasına yardımcı olacaktır. Üçüncü büyük kriz, 2008'de ABD'de, (görünüşte) konut kredileri yüzünden başlamış olan ve 2012'de halen süren "Küresel Kriz"dir. Post-Fordizm döneminde, ekonominin ilk kez bu kadar küreselleşmiş olması nedeniyle oluşan büyük dönüşüm üzerine çıkmıştır.
"yanlış şeyler yaptık" anlayışınızda bir yanlışlık var balım_
TSK'nın denetimi hakkında: "Sayıştay Kanunu değişti, biliyorsunuz. Çok dikkat ediniz. Para işleri bundan sonra çok ciddiye bindi" "Her türlü idari şikayette ombudsman denen adam bize de gelecek hesap soracak. Diyecek siz bu adamı dövmüşsünüz, niye dövdünüz (...) Bu sıkıntılı durumlara gelmemizin sebebi, arkadaşlar, maalesef bizleriz. Yanlış şeyler yaptık. işte evrakımızı bilmem nemize sahip olmadık, çaldırdık. Ortalıkta rastgele konuştuk (...) imza atarken kağıtlara dikkat etmedik (...) Cep telefonlarımızla olur olmaz konuştuk. Malzeme verdik. Bilgisayarlarımızda lüzumsuz bilgileri depoladık. işte geldiler aradılar, bir sürü şey buldular. Hesabını veremiyoruz".
ışık mı koşan er?Kitabı okudu
şahane bir siyaset_ tebrik edilesi bir politika
(...) Mart 2005'te Çevre ve Orman Bakanlığı "Üniter yapıyı bozucu nitelikte kasıtlı olarak adlandırma yapıldığı görülen" hayvan türü isimlerini değiştirdi; Vulpes Vulpes Kurdistanica olarak bilinen kızıl tilki türünün adı Vulpes Vulpes olarak düzeltilirken, Oviz Armeniana olarak bilinen yaban koyunu türünün adı Ovis Orien Anatolicus yapıldı (Hürriyet, 4 Mart 2005).
Reklam
9 Kasım 2005'te, Türkiye'de her şeyin yeni baştan değerlendirilmesine yol açacak olan Şemdinli olayları ortamında E. Korg. Altay Tokat'ın Yeni Aktüel dergisine verdiği demeç Derin Devlet konusunda düşündürücüydü. Kamuoyunda ilk kez "Devlet lstanbul'da uyguladığı kanunu burada [doğuda] aynen uyguluyor. Benim sistemimde değil insan, ot bitmez" (Milliyet, 13.08.1989) sözleriyle tanınmış olan A. Tokat, Şemdinli'deki bombanın kitabevine "dikkat et, yapma" anlamında atılmış olabileceğini söyledi. Örnek olarak da, bölgede komutan iken, yeni gelen yargı mensuplarına "işin ciddiyetini anlatmak ve hizaya getirmek için" bu kişilerin evlerine "birkaç bomba" attırmış olduğunu anlattı (S. Gümüşel, Yeni Aktüel, 27.07.2006).
2001 Krizi
Sonuç olarak topluma çıkan fatura 40 milyar doları geçti .
Sayfa 55 - İletişimKitabı okudu
Bush, ABD'yi, "pazarlığa tabi olmayan ve gerekleri tüm insanlıkla örtüşen tartışılmaz ahlaki yükümlülükleri olan ilahi bir ulus" olarak tanımlıyordu.
küçük buş_Kitabı okudu
Kısacası eğitimin her kademesinde devrimci reformlar şarttır...
zararı yok balım_
1990'larda çiftçiyi ve esnafı düşük faizli krediyle destekleme görevi Ziraat Bankası ile Halk Bankasına verilmişti. Bu bankalar piyasa faiziyle topladıkları mevduatın bir bölümünü çiftçiye ve esnafa piyasa faizinden çok daha düşük faiz oranlarıyla kredi olarak verdiklerinden, zarar ediyorlardı. Bu zararlar, bilançolarında Hazine' den "görev zararı" adı altında gösterilen gelir transferiyle karşılanıyordu. Ancak, bu transferler bilançoda yer alsa da, fiilen ödenmediklerinden, sanal özellikteydiler. Hazine bu sayede nakit ödemelerini azaltmış oluyordu. Görev zararı tutarı arttıkça, Ziraat Bankası ile Halk Bankası, para piyasasına giderek daha fazla başvurur oldular. Bu da, gecelik faizleri yükseltici etki yaptı. 21 Şubat 2001 krizi ertesinde bu iki bankanın nakit açıkları para piyasasının kilitlenmesinde önemli rol oynadı.
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.