Bugünkü, şartlarda, bunu savunmak çok zor ve çetin şartlarda olabilir, ancak «para oyunları» ile hem kitleleri, hem zayıf milletleri sömürmeye çalışan «süper güçlere» karşı savaşmak, bütün namuslu kadroların boynunun borcudur. Düşmanın ve namussuzların emri vakilerine teslim olunamaz.
İlim, duygulara yer vermez, objektiftir, gayeci ve ülkücü değil deterministtir, alemşümul [evrensel] kanunların peşindedir. Onu, milli ve mahalli ihtiyaçlara biz, uydurmak zorundayız.
Üretici ve imalatçı, barış ve savaş şartları içinde, "ululemrin" [yönetici, ordu komutanı], İslam'a aykırı olmayan, emir ve tavsiyelere de uymak zorundadır.
Eğer Allah, insanoğluna yeni bir "hidayet kapısı" açacaksa "en güzel surette yaratılmış insanın", yeniden şerefine uygun bir yaşayışa kavuşmasını murad edecekse, görünen odur ki, bunu, yine tarihi misyonuna yakışır bir biçimde, Türk - İslam Ülkücüsü, mazlum ve mağdur "Anadolu çocukları", başaracaklardır.