On altıncı yüzyılın en önemli haber toplama yöntemlerinden biri de bu dönemde oluşturulan elçilikler vasıtasıyla olmaya başlamıştı. Kendi ülkelerine yazdıkları elçilik raporlarındaki bilgilerin neredeyse tamamını casusların getirdiği haberlerin oluşturduğu söylenebilirdi. Gerçi Osmanlıların daimi olmamakla birlikte Avrupa başkentlerine gönderilen elçilerin kalacakları yerlerin bile sıkı denetime tabi tutulmaları, bilgi toplamalarını engellemeye yönelik çabaydı. Ancak yabancı devletler yine de bilgi akışının önüne geçememişlerdi. Osmanlı elçileri bilgi elde etme ve kullanmada başarılıydılar ve rakiplerinden hiç de aşağı kalmıyorlardı.
İstihbarat faaliyetleri, devlet ve bunun doğal sonucu olarak millet çıkarlarının aksine sergilenen faaliyetlerin tespiti ve engellenmesi amacıyla gerekli bilgilerin toplanması sonucunda doğru çözümlerin üretilmesidir. İstihbaratta en önemli husus elde edilen ham bilginin işlenmesidir. Bilgiyi ilmî metotlarla işleyip veriye dönüştürebilmek, teyit etmek, anlamak, karşılaştırmak, kavramak, yorumlamak ve değerlendirmek ile yakından ilişkilidir. Bu süreçlerin doğru işlenmesi için sahip olunan ham bilgiyi destekleyecek sosyal, siyasal, ekonomik ve dinî bilgi birikimine ihtiyaç vardır.
elçi ve elçilik görevlileriyle devlete farklı yollarla haber akışı sağlayan casus ve muhbirler, devletlerarası hukukta henüz yeri olmayan gizli bir istihbarat faaliyeti yürütmektelerdi. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren ataşemiliter/ataşeneval adı altında diplomatik bir kimlik kazanan subaylar, görev yaptıkları ülkelerin komuta kademesiyle meşru ve doğrudan ilişki kurabilecek imkân kazandılar. Aynı yüzyılda güçlenen basın yayın dünyası ve kamuoyunun oluşturduğu atmosfer, açık istihbarat kaynaklarını kullanarak bilgi edinmeyi kolaylaştırdı.
MFA'nın yayın hayatının başladığı XIX. yüzyılın son çeyreği, sadece Avrupa'da değil bütün Dünya'daki silahlı kuvvetlerin teşkilat, techizat ve doktrin açılarından giderek daha birbirine benzer yapida (izomorfik) eğilimler gösterdiği bir dönemdir.
Bugünkü MİT'in ilk nüvesini oluşturan MAH (Milli Emniyet Hizmetleri), Atatürk'ün direktifleri ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın yazılı emri ile Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde, "gizli" olarak 6 Ocak 1926'da kuruldu.