açlıktan ölmenin sınırında yaşayan yoksulların yaşamı, amaçlı bir yaşamdır. Yiyecek ve yatacak yer bulmanın amansız mücadelesine girişmiş olanlar, boşu boşuna çaba harcamış olma duygusuna hiçbir zaman yakalanmazlar. Varılacak ihtiyaçları maddi ve acildir. Her yenen yemek, onlar için bir amacın gerçekleşmesidir; tok karnına yatağa girmek bir zaferdir; ve açıktan gelen her bedava şey bir mucizedir. Bu insanların, hayatlarına anlam ve değer verebilecek ve kişiliklerini yükseltecek bir amaca ne ihtiyacı olabilir? Bunlar bir kitle hareketinin çağrısına karşı muafiyet taşırlar.
Türkiye'de devlet, ne zaman bir güvenlik sorunuyla karşılaşsa bu sorunu aşmanın yolu olarak ilk yaptığı şeylerden biri kimlik tartışmaları açmak olagelmiştir.
Esas niyetleri, Ortadoğu'yu asla bir araya gelemeyecek düşman küçük parçalara bölmek olan müttefiklerin böyle bir fedakarlıkla ilerde kendilerine sorun çıkarabilecek güçlü bir Türkiye'yi istemeyecekleri açıktır.
Ayrıca, devletin eğitim ve kültür politikaları kökünden değişiyor, Atatürk'ün millici çağdaşlaşması yerine kozmopolit bir batılılaşma anlayışı hakim oluyordu.