Kültür Tarihinin Kaynakları

Türk Kimliği

Bozkurt Güvenç
Ziya Gökalp Gözlemleri;
Meşrûtiyet’ten önce Türkler vardı; ama onların ortak bilincinde “Türküz, Türk Milletiyiz” inancı bulunmadığı için Türk Milleti henüz yoktu.
Sayfa 28 - BOYUTKitabı okudu
Süleyman Nazif’in Kişisel Kimlik Seçimi;
Önce müslüman, sonra Osmanlı, en sonra Türküm. Kız kardeşimi Müslüman olmayan Türk’e vermem de Türk olmayan müslümana veririm.
Sayfa 32 - BOYUT, (safa1981:24)Kitabı okudu
Reklam
Türk Kimliği
İngiliz diplomatının gözlem-tanıları hiç kuşkusuz doğru çıktı. Atatürk’ün yenileşme programı kısa sürede uygulamaya konularak gerçekleştirildi. Böylesine geniş kapsamlı bir kültür değiştirme serüveninin örnek alınacak modelleri azdı. Sovyetler Birliği’ndeki 1917 Ekim Devrimi’nden başkasıda bilinmiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi politikası böyle olabilirdi; ama işin başında politikanın doğruluğuna yada başarılı olacağına inanan Türklerin sayısı çok değildi. Yenileşme programı, kararlı önderin ödün vermeyen iradesi ve inancı doğrultusunda uygulandı; ama bir tarih/kültür boşluğu da yarattı.
Sayfa 250Kitabı okudu
Çağdaşlaşma
Sosyal psikolojik sonuçları açısından kalkınma (gelişme) ya da yozlaşma (çöküş) bilimsel adıyla “değişme”, düzenin ya da dengenin bozulması sürecidir.
Sayfa 10 - BOYUT, (Wilson 1945)Kitabı okudu
Kimlik
“Kim olduğumuzun ve varlığımızın bilincine, kimlere karşı olduğumuzun bilgisi ve yardımıyla varırız.”
Türklerin tarihleri, yüzyıllar boyunca hep yabancılar tarafından yazıldı. Talihsizlik buradadır.
Reklam
Bağımsızlık Savaşı Lideri;
Gazi Mustafa Kemal, “TC sınırları içerisinde yaşayan herkes Türk’tür” tanımıyla ünlü Gordiyum düğümünü ikinci kez kesmiştir. Yakın geçmişin bölücü simgelerine karşı birleştirici millet tanımı, hazırlanmakta olan ulusal kültür devriminin öncüsü, habercisiydi.
Kimlik
“Kardeşime k a r ş ı ben, Yeğenimize k a r ş ı kardeşim ve ben, Yabancıya k a r ş ı yeğenimiz, kardeşim ve ben.”
Sayfa 3 - BoyutKitabı okudu
“Köylü, her yerde, kendini dünyanın merkezine koyar.”
Türkler, Akçura ise Gökalp gibi Türkçüler kalıyordu. Saraya (Padişaha) bağlı Osmanlıcılarla, Halifeye sadık İslamcılar arasında, en umutsuz durumda görünenler de Türk milliyetçileriydi. Türk'e, Türklüğe bel bağlayanların devleti kurtarma çabalarını, umutlarını ne Osmanlıcılar, ne de İslamcılar destekledi. Devleti kurtarma görevi yine "Türkler"e mi kaldı? (..) İstanbul'un özgün dünya görüşü bu aydınları yetiştirmedi; ama onlara Türkçülükten başka çıkar yol kalmadığı gerçeğini gösterdi.
Sayfa 215
Resim