Türk Mektupları

Ogier Ghiselin De Busbecq

En Beğenilen Türk Mektupları Gönderileri

En Beğenilen Türk Mektupları kitaplarını, en beğenilen Türk Mektupları sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Mektupları yazarlarını, en beğenilen Türk Mektupları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köpeği pis bir hayvan olarak gördüklerinden evlerine sokmazlar. Onun yerini kedi almıştır. Kediyi çok daha akıllı ve bir dereceye kadar doğuştan mütevazı, terbiyeli bir hayvan olarak biliyorlar. Böyle düşünmelerine örnek olarak Muhammed'in davranışını gösterirler. Kendisi kedisine çok düşkünmüş. Okurken giysisinin yeni üzerinde uyuyormuş. Namaz için kalkması gerektiğinde kedisi rahatsız olmasın diye kedisinin üstünde uyuduğu yeni kesmeyi tercih edermiş. Köpekler için böyle hissetmemelerine rağmen, civarda yavrulamış bir köpek varsa ona yemek artıkları, kemik ve ekmek taşırlar.
İstanbul depremlere çok açık bir şehirdir.
Ogier Ghiselin De Busbecq
Ogier Ghiselin De Busbecq
Türk Mektupları
Türk Mektupları
Reklam
Süleyman, elçiler onun ülkesinden ayrılırken onlara sağlığının yerinde olduğu izlenimi vermek için yüzüne kırmızı pudra sürüyor. Böylece yabancı hükümdarlar sağlığının ve gücünün yerinde olduğundan kuşku duymazlar da korkuları artar diye düşünüyor.
İstanbul depremlere çok açık bir şehirdir.
Sayfa 102
311 syf.
8/10 puan verdi
Ünlü elçiden ilginç 16. yüzyıl Osmanlı toplumu analizi
Türk Mektupları kitabı Kanuni Sultan Süleyman döneminde Alman İmparatoru I. Ferdinand adına İstanbul'da elçilik yapmış Ogier Ghislain de Busbecq'in İtalyan arkadaşı Nicholas Michault'a yazmış olduğu bir dizi mektubu konu alan bir kitaptır. 7 yıl süren elçiliği sırasında bir çok siyasi olaya şahit olan Busbecq, dönemin kültürel yaşamı ve Türklerin adetleri konularında da önemli bilgiler vermektedir. Latince yazılmış bu dört mektup birçok dile çevrilmiş olup dönemi yansıtan en kapsamlı anı kitapları arasında sayılır. Kitap Türkçe'ye Hüseyin Cahit Yalçın tarafından çevrilmiştir.
Türk Mektupları
Türk MektuplarıOgier Ghiselin De Busbecq · Ötüken Neşriyat · 2018301 okunma
"But if they have to go into the streets, they are sent out so covered and wrapt up in veils that they seem to those who meet them mere gliding ghosts. They have the means of seeing men through their linen or silken veils, while no part of their own body is exposed to men’s view. For it is a received opinion among them, that no woman who is distinguished in the very smallest degree by her figure or youth, can be seen by a man without his desiring her, and therefore without her receiving some contamination; and so it is the universal practice to confine the women to the harem. Their brothers are allowed to see them, but not their brothers-in-law. Men of the richer classes, or of higher rank, make it a condition when they marry, that their wives shall never set foot outside the threshold, and that no man or woman shall be admitted to see them for any reason whatever, not even their nearest relations, except their fathers and mothers, who are allowed to pay a visit to their daughters at the Turkish Easter.180"
Reklam
Geri143
437 öğeden 431 ile 437 arasındakiler gösteriliyor.