Türk Sağının Üç Hali

Tanıl Bora

Sayfa Sayısına Göre Türk Sağının Üç Hali Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türk Sağının Üç Hali sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türk Sağının Üç Hali kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Muhafazakârlığı anlamak için, evvela onun modern bir duyuş/düşünüş olduğunu kaydetmekle işe başlamalı; modernleşmenin seyrine koşut olarak sürekli yenilenen değişen bir duyuş/düşünüş olduğunu da eklemeliyiz.
‘Militan’ Restorasyon uğrağını aşan Muhafazakârlık, Fransız Devrimi'nin alâmet-i farikasını teşkil ettiği ‘militan’ Aydınlanmacılık uğrağını aşan modernizmin zıddı değil, sürekli refakatçisidir. Bu birlikteliğin arkaplanında, modernleşmenin evrensellik-yerellik ikileminin olduğunu söyleyebiliriz.
Reklam
Muhafazakârlık, kapitalist modernleşme süreci karşısında, bu sürecin çözdüğü siyasal, toplumsal ve kültürel yapıların, belki daha doğrusu o yapılara yüklenen anlam ve değerlerin sürekliliği adına gösterilen tepkiye dayanır. Fakat bu tepki, modern muhafazakârlığın ön evresi sayabileceğimiz feodal-zümresel gelenekçilikteki ve Restorasyoncu revanşizmdeki gibi “yeni olanın mutlak reddiyesiyle, yahut salt tepkisellikle/reaksiyonerlikle tanımlanamaz. Muhafazakârlık, “eski” (kadim ve ezelî) ve yerleşik olanın, geleneksel ve kutsalın sürekliliğini modern koşullarda sağlamaya çalışmanın iradesine ve yeteneğine sahiptir; bu irade ve yetenekle Restorasyon'dan ve gelenekçilikten farklılaşarak kendini vareder. Karl Mannheim'ın gösterdiği üzre, Muhafazakârlık, kendisi hakkında bilinçli hale gelmiş, rasyonelleşmiş gelenekçiliktir. (Mannheim 1927.)
Nitekim siyasal düzlemde de muhafazakârlık yönünü daima bir status quo ante (mevcut durumdan önceki durum) ölçütüne göre tayin eder. (Dubiel 1985: 131) Burjuva devrimi evresinde devrimci olan burjuvazinin, düzenin oturmasından sonra gericileşip-tutuculaşıp muhafazakâr bir konum aldığını vaz’-eden ananevî Marksist tespit boş değildir.
Türk modernleşmesini sadece kültüre ilişkin tutumu bakımından değil, modern habitus’u edinmedeki tutukluğu ve geri kalışı bakımından eleştirir. Osmanlı-Türk modernleşme tecrübesinin kıdemi itibarıyla da, varılan noktayı yetersiz bulur. Yahya Kemal’in meşrebinde, Geleneği muhafaza etmenin yolu, onu ‘saklamaktan’, aynen tutmaktan değil; “Garp metoduyla Şarkı yeniden kurmak”tan, Geleneğin tözünü modern zamanlarda yeniden üretmekten geçer . Bu ancak ‘bitmiş, zamanı geçmiş’ bir şeyi sürdürme, hayatiyetini sağlama (imtidad fikri; bkz. Ayvazoğlu 1995) iradesi ve bilinciyle yapılabilecek bir iştir. O ünlü aforizması, “Kökü mâzide olan âtiyiz”, bu ‘programın’ özetidir. Yahya Kemal, bu işin başarılmasında sanatın, edebiyatın, öznel ‘yaratma’nın önemine olan inancıyla Romantikleşir. Bir yandan da, bu cehdin zorunluluğunun da farkında olarak, ‘modern zamanlarda biz’ hakkında karamsar-sinik bir tutuma sahiptir: “Şiirimizin hâlâ Şark tesirinden kurtulamayışının sebebi, arkasındaki bu zengin mâzidir. Zannediyor musunuz ki, koskoca divan edebiyatını yıkmak için millî şair Mehmed Emin Bey’in manzumeleri kâfi gelsin?” (Kemal 1990: 291)