En Eski Türk Sinema Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Türk Sinema Tarihi sözleri ve alıntılarını, en eski Türk Sinema Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Emekleme çağında olan, kimi için bir “ek gelir”, kimi için bir “heves” olan ve emekleyen bir Türk sineması karşısında Türkiye’de var olan sinema salonları yabancı filmlerle dolup taşıyor. O dönem için sinema demek, ya sinema salonunu işletmek, veya yabancı film getiriciliğini yapmaktır. Yerli yapım her açıdan riskli bir iş olarak görülüyor, buna karşılık para getiren yabancı filmdir; Kemal Film yabancı filmleri dağıtıyor ve yerli yapımdan çekilince de bu işini sürdürüyor, İpekçi Kardeşler de öyle. Yerli film kâr getirdiği sürece ilginçtir, zararlı olmaya başlayınca kurtuluş çaresi daima yabancı filmdir.
Sayfa 69 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Nazım Hikmet'in Kayıp filmi: Güneşe Doğru
Muhsin Ertuğrul’un bir "mutlak hakimiyet" kurduğu yıllarda bir sinema "macerası"nı deneyen ve İpek Film’den dar bir yapım olanağı koparta-bilen Ertuğrul’un sadık senaryo yazarı Nazım Hikmet Ran oluyor. 1931/1932 yılları arasında Nazım İpek Film’de seslendirmede çalışıyor, Ertuğrul’a senaryolar yazıyor, Cici Berber (1933) de ikinci yönetmen olarak çalışıyor ve üç tane kısa film de çekiyor, Düğün Gecesi - Kanlı Nigâr (1933), İstanbul Senfonisi (1934) ve Bursa Senfonisi (1934). Bu hazırlık döneminin ilk ürünü, Nazım Hikmet’in yönetmen olarak çektiği ilk ve tek uzun konulu film Güneşe Doğru (1937) oluyor. Türk sinemasının ilginç ve kayıp yapıtlarından biridir Nazım’ın filmi, küçük bir "takım**ın çalışmasıdır: yönetmen ve senaryo yazarı Nazım, dekorları çizen Abidin Dino, görüntü yönetmeni Lazar Yazıcıoğlu ve oyuncu kadrosunu oluşturan Arif Dino, Ferdi Tayfur, Mediha ve Reşit Baran. Güneşe Doğru zamanında garip karşılandı, kimine göre "hayali", kimine göre fazla gerçekçi, kimine göre de "sanattan yoksun" sayıldı. Konusu, hiç kuşkusuz, değişikti, Ertuğrul’un hiç düşünemeyeceği veya düşünüp uygulamayacağı bir çizgide gelişiyordu: "Mütareke döneminde belleğini yitiren bir delikanlının, 17 yıl boyunca kendisini hep o çağlarda yaşıyormuş sandıktan sonra, geçirdiği ameliyatla iyileşmesini ve kendisini birdenbire Cumhuriyet Türkiyesi’nde buluvermesini anlatıyordu
Sayfa 73 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Reklam
Yıllık film sayıları ile bir ara dünya 5.si olmuşuz
1960ta çevrilen 68 film 1958'deki 80 filme rağmen biraz da olsa, düşüş teşkil ediyor. Aynı şekilde 1966'da 238'e fırlayan yapım sayısı iki yıl sonra 177'ye iniyor ve 298 filmle 1972'de dönemin uç noktasına varıyor; sonradan 1974te 189'dan 1977'de 124'e iniyor. 1979 yılında görülen 195 film aslında başka bir zorlamanın sonucudur (195 filmin 131 tanesi sex filmidir) ve bu zorlama ortadan kalkıp, araya siyasal/toplumsal durum da girince, bir sonraki yıl film sayısı 68'e düşüyor.
Sayfa 11 - Metis Yayınevi, 1987 (II.CİLT)Kitabı okudu
Sinemamızda 60'lı yıllar
1960 yılının başlıca özellikleri, Nijat Özörie göre, Metin Erksaflm, Atıf Yılmazın, Memduh Ûflün ve Osman Sedeflin çalışmaları bir yana, "Argolu, külhanbeyi!, erkek tavırlı kadın kahramanlı filmlerin devamı, "Ayşecik dizisi ve çocuk kahramanlı filmler furyası", “yabancı film aktarmaları" ve "piyasa romanlan uyarlamalarrdır. Sonraki yıllarda bunları salon güldürüleri, polis filmleri, dinsel filmler, macera timlerinin her çeşidi, güldürüler, Western'ler, cinsel filmler vb. izleyecektir.'
Sayfa 13 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
Sinemamızda 1970'ler
1970'de renkli film sayısı bir kat daha artıyor, yıl içinde çevrilen 225 filmin 78'i renkli oluyor. Artık yapım siyasetinin ölçüsünü tayin edecek olan "renk"tir. 1971 Yılmaz Güney'in yılı oluyor.
Sayfa 26 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
Sinemamızda 1980'ler
1980, gerek 12 Eylül öncesi, gerek sonrası Türk sinemasının kritik durumuna değil çare getirmek, aksine daha da ağırlaşan—ve toplumsal/siyasal ortamdan kaynaklanan— koşullar yaratıyor. Yapım sayısı en düşük noktasına ulaşıyor (68 filmle); ticari sinemanın kurtuluşu, "arabesk" türü müzikli dramlar oluyor. 1981'de ne yapım sayısında (72), ne ticari sinemanın egemen türünde (arabesk), ne de sinemanın temel sorunlarında (azalan seyirci, kapanan sinemalar, televizyon rekabeti, boyut kazanmak üzere olan video) bir değişiklik görülmüyor. 1982 Yapım sayısı sabit kalıyor (72), "arabesk", yapımın yaklaşık olarak % 50'sini egemenliği altında tütüyor, fakat yine de birkaç olumlu, iyi niyetli, giderek özgün çalışma gerçekleşebiliyor, var olan koşulları Zorlayarak. 1986 yılı iki ayrı tematiğin yılıdır denilebilir: 12 Eylül öncesi filmleri ve kadın sorunları üzerine kurulu, geleneksel kalıpları kırmayı değilse de çağdaşlaştırmayı hedefleyen öyküler.
Sayfa 38 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
Reklam
21 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.