Türk Tarihinde İslamiyet

Turgut Akpınar
Bazılarının sandığı gibi, lslamiyetin kabulü, onun üstün ve mükemmel bir din olması nedeniyle Türklerce toptan ve kendi istekleriyle Müslümanlığa geçmeleri şeklinde olmamıştır.
Türkler monoteist değil
Gök Tanrı, eski Türklerde "Tengriler Panteonunda"ki Tanrılardan sadece birisi belki en önemlisi idi o kadar.
Reklam
"Akledin" ayetlerini bu çerçevede degerlendirmek gerekir
"...Buna mukabil fıkıhta mesela bir kuyunun içine pis bir hayvan düşünce kaç kova su çıkarmakla (kuyunun) temizlenmiş olacağı, suların hangi hayvanların hangi ifrazatı (salgıları) ile pisleneceği, nelerin yenip yenmeyeceği, nelerin giyilip giyilmeyeceği... kenarı ipekle kıvrılmış cübbe, bir çubuğu yün, bir çubuğu ipek kumaştan elbise, kırmızı sarı veya siyah esvap (giysi) giymek, gümüş üzerine oturmak, burun silmek için mendil kullanmak, hatırlamak için parmağa iplik bağlamak, mühür kullanmak helal mıdır, haram mıdır, mekruh mudur? gibi hayatın ayrıntılı işlerine kadar müdahale edilerek hepsi dini esaslara bağlanmış ve fıkhın içine alın­mıştır."
Sayfa 39 - FıkıhKitabı okudu
Ramazan ayında hayatin nasıl adeta yarı felç olduğu, çalışma hayatının rölantiye girdiği daha doğrusu yavaş çekilmiş bir film haline geldiğini inkar edemeyiz. Uykusuzluk, ertesi günü işine geç gitme, hevessiz, isteksiz, soluk benizlerle çalışma, her şeyi Bayramdan sonraya bırakma vb. belki bizim gözümüze az çarpan fakat yabancılarca çok yadırganan ve şark gevşekliğine yenilerini ekleyen bir durumdur.
Sayfa 118Kitabı okudu
Ortaasya'da Araplarca hakimiyet altına alınmış ve İslamiyeti kabul etmiş görünen bir bölgede, evden eve dolaşarak ahaliyi namaza çağıran bir İmamın çoğu yerde taşa tutulduğundan bahsedilmektedir. Bu tipik olay bize, İslamiyetin bazı hallerde nasıl baskı sonucu, kerhen kabul edildiğini ayan beyan göstermektedir.
İslam'da Kadın
lslamiyette kadının Hukuktaki ve Toplumdaki yeri, maalesef hiç de iyi değildir. Bu inkarı imkansız bir gerçektir. Bunu pekala bilen Müslüman yazarlar, durumu kurtarmak için, İslam Öncesi Arabistan'da kadının durumunun çok daha kötü ol­duğunu, bunun İslamiyet sayesinde düzeldiğini özellikle vurgulamışlardır. Bu fikre karşı çıkan ciddi Batılı ve Doğulu bilginlere göre, kadın'ın Cahiliye Dönemindeki durumu hiç de iddia edildiği gibi feci değildi. Bu hususta Corci Zeydan isimli Arap araştırıcının, Türkçede 5 cild halinde yayınlanmış "lslam Medeniyeti Tarihi"nde yeterli bilgi verilmiştir. Almanya'da, lslam Tarihini iki büyük cild halinde ilk defa tü­müyle ele alan Prof. August Müller'in açıklamaları da ilgi çekicidir. Biz en çarpıcı örnek olarak, ilk eşi Hatice'nin Hz. Mu­hammed'e, bir kadın olarak, evlenmeyi önce kendisinin teklif etmiş olmasını gösterebiliriz. Bu, bugün en ileri toplumlarda bile az rastlanan bir davranıştır. Keza Peygamberin ölümünden hemen sonra, bir Arap kadını olan Secah'ın, kendi peygam­berliğini ilan etmesi ve etrafına pekçok erkeği toplayabilmesi olayı da, sonradan İslamiyette erkeğin tek sözüyle boş düşen yani boşanmış sayılan, yarı-köle, evine hapsedilmiş, camiye bile sokulmayan, çarşaf ve peçe içinde sadece gözleri ve burnunun ucu görünen bir öcü haline getirilen Müslüman kadınların hayal bile edemeyeceği bir durumdur.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Türkler İslamiyeti kabule ya­naşmışlar ise de, bu dinin Türk boyları ve geniş kütleler arasında yayılması yine de ortodoks yani Sünni İslamiyetten ziyade heterodoks mahiyetteki çeşitli inançlar kanalıyla gerçekleşmiştir ... Vaktiyle Türklerin büyük çoğunluğu göçebe boylardan oluşuyordu. Onların doğrudan doğruya İslamın ortodoks şeklini yani "Yüksek İslamı" benimseyebilmeleri daha zordu. Halk, daha doğrusu onlar yerine, onların dilinden, gönlünden anlayan dini önderler, İslamiyeti kendi seviye düzeyleri ve eğilimleri yönünde değişikliğe uğratarak, bünyelerine uygun düşen bir hale sokmuşlardı ki buna "Halk İslamiyeti" denilmektedir. Halk İslamiyeti, görünüş ve şekildeki durum ne olursa olsun aslında Sünni İslam telakkisinin dışında ve hatta bazı açılardan karşısındadır.
İnsan yıllar boyu savaştığı bir ordunun zorla kabul ettirmek istediği bir dini nasıl sevip benimseyebilir? Esas itibariyle bu mümkün değildir.
Türkçe'nin içine şey etmişler kısaca
Nergisi, Türkçe "kafasını kılıçla gövdesinden ayırdı" cümlesini bakın ne hale sokmuş: "Mikras-ı tig ile gerden-i kafur iltibasından fark-ı pürlemeanını cüda kıldı". Keza, "canı cehenneme uçtu" yerine: "bala-yı kuh-sar-ı serinde aşiyan saz olan zag-ı cife­har-ı can-ı habisi şigaf-ı tarekinden nişip-gah-ı duzahha pervaz eyledi" diyor. lnsan bu son cümleyi okurken, bu tarzda yazanların canı için de daha iyi bir temennide bulunmaya dili varmıyor.
Sayfa 146Kitabı okudu
Haklı..
Memleketimizde laiklik sorunu üzerinde çok laf edilmesine rağmen, hiçbir çözüme ulaşılamamasının ana nedeni, lslam dininin yapısı itibariyle laikliğe ters düşmesindendir. Çünkü İslamiyet sadece bir İnanç Sistemi değil, aynı zamanda bir Hukuk Düzeni olmak iste­mektedir. Bu ise, zamanımızda kabulü imkansız ve tatbik edilmesi mümkün olmayan bir tutumdur. Son zamanlarda İslamiyetin "laik" olduğu gibi gülünç iddialar ortaya atanlar çıkmaktadır. Aslına bakılırsa belki hiçbir din "laik" değildir. "Kiliseler" elinden gelse bütün insanları kendi yollarından gitmeye, her bakımdan zorlamak isterler. Batı'da Hıristiyanlığın bu heveslerini engelleyen nedenlerin başında Reform hare­ketleri, Fransız İhtilali gibi, "Akılcı" devrimler ve fikir akımları gelir.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
"... Fakirlik bir fazilet değildir. Aksine Tanrının hidayet ve lütfundan mahrum olmanın bir işaretidir. Çalışmak ve bu yolla zengin olma ise Tanrının af ve mağfiretine nail olmanın en büyük göstergesidir. "Püriten mezhebi de "lş" karşısında Hıristiyanın durumunu aynı şekilde görmektedir. lki mezhebe göre de, her Hıristiyan Tanrının emirlerine harfiyyen riayet ettiği gibi, meslek ve işinin törelerine de riayet etmeli, uymalıdır. insanların, meslek ve işlerinde kendilerini tamamiyle unutarak çalışmaları ve servete ulaşmayı aramaları dini bir vecibedir".
Sayfa 37 - Kalvinizm ile PüritenizmKitabı okudu
Büyük abdestten sonra toprak veya taşla temizlenmenin şartlarını, uzun uzun anlatan bu din bilginlerinin, kolonya gibi bir maddeye pislik demelerindeki hayret verici çağdışı­lığın, insanı isyan ettirecek dereceye varmakta olduğunu bilmem kabul etmeyen var mıdır?
"Türk dilinin gramer kuralları o kadar düzenli, o kadar mükemmeldir ki bu dilin, dil bilginlerinden oluşan bir heyet, bir akademi tarafından şuurlu bir şekilde yapılmış olduğunu zannetmek mümkündür"
Sayfa 137 - Max MüllerKitabı okudu
lslamiyetin "askeri bir din" oluşu yani devamlı şekilde se­ferleri gerektirmesi (cihad), bunların ise pekçok ganimet getirmesi ile, Türklerin eski "yağma seferleri" arasındaki paralellik ve bunun insanlarda yarattığı sempati duygusu ve savaşlar sayesinde sağlanacak yararların heyecanı ve sevinci, dine karşı duyulan manevi bağlanma ve saygıya eklenmesi gereken bir "çekicilik" unsuru değil midir?
Katip çelebi
"Bütün bu bid'atler halkın arasında bir töreye ve adete dayanır. Bir bid'at bir halkın arasında yerleşip oturduktan sonra artık Şeriatın beğendiğini buyurup, istemediğini yasaklamak işidir diye, halkı yasaklayıp ondan döndürmek arzusunda olmak büyük ahmaklık ve bilgisizliktir. Halk alışıp adet edindiği işi, eğer sünnet, eğer bid'attir, bırakmaz. Meğer elinde kılıç biri çıkıp da hepsini kılıçtan geçirsin .. Sünnete tam tamına riayet edip uymak istenirse hal müşkildir. Bu aykırılık zamanın ve mekanın başkalığından lazım gelir."