Türk Töresi

Ziya Gökalp
Ziya Gökalp ilk kez 1923 yılında yayımlanan kitabında, Türklerin töreyi ne şekilde tanımladığını, töre anlayışlarının nasıl şekillendiğini, töreyle ilgili bilgilerin hangi kaynaklarda ne ölçüde yer aldığını, kısacası Türk töresinin ne demek olduğunu araştırmaktadır. Eserin “Başlangıç” kısmında “Töre Ne Demektir?”, “Türk Kendisini Başkalarından Nasıl Ayırıyordu?” gibi sorular sorarak bunlara cevap arayan Ziya Gökalp, öncelikle töre kelimesini, tarihî ve edebî kaynaklardaki takibini yaparak tanımlamıştır. Ziya Gökalp’a göre Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir. Bu yüzden Ziya Gökalp, Türk mitolojisinin ana karakterlerinden tutun da yirminci yüzyılda bile canlılığını hâlâ muhafaza eden kadim geleneklerimiz arasında bağlantılar kurarak, Türk töresini bütün yönleriyle ele almış ve oldukça sade bir dille okuyucuya sunmuştur.
174 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1923
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

174 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
TÜRK TÖRESİ - Dikkat spoiler içerebilir!
Kitapta yazar törenin kan davası anlamına geldiği şu günlerde Türkler için hayatı önemine dikkat çekiyor. Öyle ki devletsiz bile yaşar fakat töresiz yaşayamaz sonucunu çıkaracaktır. Töreyi bizim kendimizi diğer milletlerden ayırma seklimiz olarak gören yazar Türklerin tarihi, dili, dini, etnolojisi, ve sosyolojisi hakkında da bilgiler vermektedir. Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20201,395 okunma
115 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun...
Yapbozda bazı parçaları eksikti. Olmadık yerlere uyuşmayan parçalar koymaya çalışmışım hep. Doluya koyduğumda taşıyor, boşa koyunca o da dolmuyor. Meğerse balığı sınav yapıp ağaca çıkartmaya çalışıyor, çıkamayınca da hayretler içinde şaşırıyormuşum. Kitabı elime aldığımda milliyetçi bakış açısıyla yazılmış Türk milliyetçiliğini yere göğe sığdıramayan abarttıkça abartan bir kitap bekliyordum. Okudukça şunu gördüm. Türkiye'de Kuran'ı okumayan sadece anane şeklinde sağa sola tabi olarak Müslüman olduğunu zannedenlerin çoğunun kuran alfabesiyle camilerde ibadet eden Şamanistler olduğunu görmek beni şaşırttı. Kırk uçurmak, kırkının çıkmasını beklemek, şunu şunu yaparsan çarpılırsın gibi gibi bir sürü şaman adetinin İslamiyet'te yeri varmış gibi üstelik insanları baskı altına alarak bunun yapılması mantıksızlığıyla uğraşmak gerçekten yorucu. Buradan Şamanizm'i eleştirdiğim veya kötülediğim çıkarılmamalı. Sadece ikisinin birbirine karıştırıp baskı şeklinde sunulmasına karşıyım. Yoksa; Tsin dini (Şamanizm) anaerkil bir din. Kadınlara değer vermenin yanında bir şamanın ne kadar çok kadınsal özellikleri yüksekse o kadar da manevi gücü de yüksek olduğuna inanılırmış. Hatta bundan dolayı şamanlarda erkeğe ilgi duyma gibi eşcinsel yönelimler bile olabiliyormuş. Kadına bu kadar değer veren bir dine kötü demek çarpar adamı :))) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Özellikler de Şamanistlerin ;) Kesinlikle yatırım tavsiyesidir.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20181,395 okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
Türk tarihini ve destanları anlatan güzel bir kitap,tavsiye ederim. İçinde Türk geçişinin yanı sıra çin uygarlığından da önemli yerlere değinilmiş. Mesela ying-yang hakkında bilmediğiniz derin şeyler olabilir. Okumanızı tavsiye ederim tekrardan...
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20181,395 okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Türk Töresi
Türk Töresi
modern Türkçülüğün kurucusu
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
'ın ilk kez 1923 yılında yayımlanan kitabıdır. Türklerin töreyi ne şekilde tanımladığını, töre anlayışlarının nasıl şekillendiğini, töreyle ilgili bilgilerin hangi kaynaklarda ne ölçüde yer aldığını, kısacası Türk töresinin ne demek olduğunu araştırmaktadır. Ziya Gökalp, öncelikle töre kelimesini, tarihî ve edebî kaynaklardaki takibini yaparak tanımlamıştır. Ziya Gökalp'a göre Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir. Bu yüzden Ziya Gökalp, Türk mitolojisinin ana karakterlerinden tutun da yirminci yüzyılda bile canlılığını hâlâ muhafaza eden kadim geleneklerimiz arasında bağlantılar kurarak, Türk töresini bütün yönleriyle ele almış ve oldukça sade bir dille okuyucuya sunmuştur.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Toker Yayınları · 20161,395 okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Öğretmenlerin, taşımalı sistem ile köylerden çekilmesini sağlamaya çalışan 'çürümüş' sisteme inat "Türkçü gençler öğretmen olarak okullara gitmeli." diyen, "Ulusal bilinci uyanmış bir ülkeye, kocaman ordular gönderilse bile orada en küçük bir etkinlik kazanılamaz.", "Yurt, üstünde oturduğumuz toprak demek değildir. Yurt, ulusal kültür dediğimiz şeydir ki üstünde oturduğumuz toprak ancak zarfıdır ve ona zarf olduğu için kutsaldır. O hâlde yurt ahlakı, ulusal ülkülerden, ulusal görevlerden oluşan bir ahlak demektir. Kısaca ulusal dayanışmayı güçlendirmek için, her şeyden önce yurt ahlakını yükseltmek gerekiyor."(Bak. : Türkçülüğün Esasları) diyen fikir adamı, büyük Türkçü Ziya Gökalp...) ... Vefat gününden bir gün önce kitabı bitirmiş olmam tamamen tesadüf oldu, belki de "fikirler ölmez" özdeyişinin işareti olmuştur. ... Türk Töresi, Türklerin yaşam biçimlerinden, kullandığı kelimelerden, din ve inanışlarından, destanlarından, takvimlerinden, eski Türk kozmonogisinden ve menkıbelerinden, Ergenekon'dan birer kapı açmış bizim için. Dili azıcık ağır olsa da bu kapılardan şöyle bir başınızı uzatmanız yeterli anlayabilmek için. Çünkü sözlüklere baktıracak kadar ağır bir dile sahip değil eser. ... Özümüzde; kadına, doğaya nasıl değer verdiğimizi, aile ve yurt birliğini korumanın önemini bir kez daha hatırlatan bu eserin ve benzerlerinin daha çok okunması, anlaşılması ümidiyle...
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20181,395 okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
Türk Töresi
𝘛𝘶̈𝘳𝘬 𝘬𝘶̈𝘭𝘵𝘶̈𝘳𝘶̈𝘯𝘶̈𝘯 𝘵𝘢𝘳𝘪𝘩𝘪𝘯𝘪 𝘺𝘢𝘻𝘮𝘢𝘬 𝘯𝘪𝘺𝘦𝘵𝘪𝘺𝘭𝘦 𝘺𝘰𝘭𝘢 𝘤̧ı𝘬𝘢𝘯 𝘡𝘪𝘺𝘢 𝘎𝘰̈𝘬𝘢𝘭𝘱, 𝘛𝘶̈𝘳𝘬 𝘛𝘰̈𝘳𝘦𝘴𝘪 𝘬𝘪𝘵𝘢𝘣ı𝘯𝘥𝘢 𝘛𝘶̈𝘳𝘬 𝘥𝘪𝘯𝘪 𝘷𝘦 𝘴𝘪𝘺𝘢𝘴𝘪 𝘵𝘢𝘳𝘪𝘩𝘪𝘯𝘪𝘯 𝘢𝘥𝘦𝘵𝘢 𝘦𝘭 𝘥𝘦𝘨̆𝘮𝘦𝘮𝘪𝘴̧ 𝘣𝘪𝘭𝘨𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘪 𝘨𝘶̈𝘯 𝘺𝘶̈𝘻𝘶̈𝘯𝘦 𝘤̧ı𝘬𝘢𝘳ı𝘺𝘰𝘳. 𝘛𝘢𝘳𝘪𝘩 𝘧𝘦𝘭𝘴𝘦𝘧𝘦𝘴𝘪 𝘷𝘦 𝘵𝘢𝘳𝘪𝘩 𝘴𝘰𝘴𝘺𝘰𝘭𝘰𝘫𝘪𝘴𝘪 𝘢𝘭𝘢𝘯ı𝘯𝘥𝘢 𝘛𝘶̈𝘳𝘬𝘪𝘺𝘦’𝘥𝘦 𝘪𝘭𝘬 𝘤̧𝘢𝘭ı𝘴̧𝘮𝘢𝘭𝘢𝘳ı 𝘺𝘢𝘱𝘢𝘯 𝘎𝘰̈𝘬𝘢𝘭𝘱, 𝘦𝘴𝘦𝘳𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘦𝘯 𝘦𝘴𝘬𝘪 𝘛𝘶̈𝘳𝘬 𝘦𝘧𝘴𝘢𝘯𝘦𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘪 𝘷𝘦 𝘮𝘦𝘯𝘬ı𝘣𝘦𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘪 𝘵𝘰𝘱𝘭𝘶 𝘣𝘪𝘳 𝘴̧𝘦𝘬𝘪𝘭𝘥𝘦
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20181,395 okunma
126 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Benim okuduğum baskı İnkilap ve Aka Kitabevi, 1977 baskısı idi. Kitap özellikle Türk Tarihindeki mitleri, destanları anlatmış. Okuyuculara, okuyacak olanlara önerim bu kitabı hatta tüm kitapları yazıldığı tarihi sürekli göz önünde bulundurarak okumalarıdır. Örneğin bu kitap 1923de yazılmış. Ve elindeki kısıtlı olanaklarda ulaştığı sonuçları kaydetmiş.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Kültür Bakanlığı Yayınları · 19761,395 okunma
101 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Kitapla sahaf rafları arasında dolaşırken tanıştım. İyiki okumuşum dedim. Eski bir baskı olduğu için bazı kelimeleri anlamakta zorlansam da eski Türk inançları, gelenekleri hakkında fikir sahibi olmamı sağladı.Bugünkü bazı davranışlarımızın eski dönemlerin halen etkisinde olduğunu görmek şaşırtıcıydı. Eski dönemlerde Türkler kadına ve doğaya daha değer veriyormuş, yıllarla birlikte bu özelliğimizi yitirmemiz üzücü olmuş. Baskısını bulan olursa mutlaka okusun derim.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20201,395 okunma
174 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Töre
"Töre kelimesinin neredeyse kan davası anlamına geldiği ve anlam açısından kenara itildigi günümüzde, töre üzerinde yeniden düşünülmesi ve asıl anlamına kavuşabilmesi için bu eserin fırsat olduğunu düşünüyoruz." bu cümle önsozden. Haklılık payı çok fazla. Harsımıza, kültürümüze karşı her geçen gün biraz daha yozlaşıyoruz. Örneğin maalesef günümüzde Türk Mitolojisi gibi kavramlar duyan insanlarımızın gözünde olması gerekenden çok farklı tablolar canlanıyor. Çünkü mevzuun aslını bilmiyoruz. Başka milletlerin mitlerini, örf adetlerini veya (olmayan) kahramanlarını, (tanıtım uyarlamalarini) dehşet verici hayranlıkla izleyip havalı(!) bulan insanımız maalesef kendi töresine ve kültürüne ait unsurları görmezden geliyor. Ziya Gökalp'in bu eseri, bu şekilde kenara itilip şu an merak bile edilmeyen Türk'ün töresini anlatmakta. Yer yer eski dil konusunda teknik kavramların yer aldığı bölümler sizi sıkmasın, kitap genel anlamda aydınlatıcı ve merak uyandırıcı(en azından benim için böyle). Türkler için kutsiyet arz eden isimler, kisiler, kahramanlar, hayvanlar.. Kısacası toreye ait her şey güzel şekilde nakşedilmiş. Zaten aksini iddia edecek birikimi ve donanımı kendimde görmüyorum. "Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir. ” - Mustafa Kemal Atatürk
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20201,395 okunma

Yazar Hakkında

Ziya Gökalp
Ziya GökalpYazar · 47 kitap
Mehmet Ziya Gökalp, yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusanda ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapmıştır. "Türk millîyetçiliğinin babası" olarak da anılır.rnrnZiya Gökalp 23 Mart 1876da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Beyin oğlu olarak Diyarbakır Çermikte dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır. 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyabakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır". Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.rnrnEğitimine doğduğu yer olan Diyarbarkır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti.1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.rnrnLiseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürükledi. İntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir yazdı.rnrn1896da , Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbula giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. “Yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olmak” nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı.rnrnSerbest bırakıldıktan sonra 1900de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Yüksek öğrenimini tamamlayamayan Mehmet Ziya’nın Diyarbakır’daki amcası ölmüş ve kızı Vecihe ile evlenmesini vasiyet etmişti. Amcasının vasiyetini yerine getirmiş ve Vecihe Hanım ile evliliğinden bir oğlu (Sedat), 3 kızı (Seniha, Hürriyet, Türkan) olmuştur.rnrn1908e kadar Diyarbakırda küçük memuriyetler yaptı. Eşinin mal varlığıyla rahat bir yaşam sürdürürken el altından hürriyet çalışmalarını yürüttü. O dönemde bölgenin güvenliği için kurulan ve başında Kürt asıllı İbrahim Paşanın bulunduğu Hamidiye Alayları hırsızlık ve soygun olaylarına karışınca halkı örgütleyerek eyleme yöneltti. 3 gün boyunca Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek buradan saraya İbrahim Paşa ve adamlarını cezalandırmaları için telgraflar çekmeye başladı.rnrnDoğu ile Batı arasında ki kilit bağlantı noktalarından olan Diyarbakır Telgrafhanesinin işgali işin içine Batılı devletlerinde karışmasına neden oldu. Onlarında saraya yaptığı baskı neticesinde bölgeye bir araştırma heyeti gönderildi. Fakat bir süre için sinen İbrahim Paşa ve adamları daha sonra aynı kanunsuzluklara yeniden başlayınca Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğindeki halk bu sefer 11 gün süre ile telgrafhaneyi yeniden işgal ettiler. Bu direnişin sonunda İbrahim Paşa ve adamları bölgeden uzaklaştırılmıştır.rnrn1904- 1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazılarını yayımladı. İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim Destanı" adlı yapıtında anlattı.rnrnII. Meşrutiyetten sonrarnrnII. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakkinin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı.rnrnMehmet Ziya, 1909da Selanikte toplanan İttihat ve Terakki Kongresine Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlarla Selanik’te yayımlanan felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladı.rnrn1912de Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden (Diyar-ı Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusana seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İctiamiyyat müderrisi (Sosyoloji Hocası) olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi, üniversitelerimize toplumbilim onun sayesinde girdi.rnrnDüşüncelerini Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey, İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağının kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmuada yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı çıkardı.rnrnZiya Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını yayımladı.rnSon yıllarırnrnI. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatele(karşılıklı öldürme) tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Limni ve Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; sözkonusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir.rnrnZiya Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakıra gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmuayı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi.rnrn1923te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığına atandı, Ankaraya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermdi;e dünya klasiklerinin dilimize çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbulda 25 Eylül 1924 günü hayatını kaybetti. Sultanahmet’teki II. Mahmut Türbesi haziresine defnedildi.rnGörüşlerirnrnOsmanlı Devletinin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batıdan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batının teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.rnrnToplumsal modeli, Emile Durkheimin teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temel
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.