Herhangi bir dil için,”Ne gerek var? Yaşatılmasın!”deme aymazlığında bulunabilecek kişi unutmamalıdır ki kendisini de vurabilecek bir silahı ateşlemek üzeredir.Türkçe Kürtçe için bunu derse,İngilizce Türkçe için bunu der.Kendi dilini bilmeyen,kendi kültürünün yok olup gitme tehlikesi karşısında ne kadar duyarlı olabilir ?
Türkçenin en eski dönemlerini yazılı kaynaklardan takip edebilsek”ök”sözcüğünün “anne”anlamında “öksüz”ün “annesiz” anlamında olduğunu bildiğimiz netlikte açıklayabilirdik pek çok sözcüğü.Ama çoğu kez bir noktadan sonra akıl yürütmeye,benzerleriyle karşılaştırmaya kalıyor iş.
Avrupa’ya yayın yapan Fransız televizyonları Fransızca filmleri bile Fransızca altyazıyla vererek yazımı eksiksiz öğretmeye çalışırken biz,dışarıdan almaya onca hevesli olduğumuz sözcüklerin Türkçe içinde nasıl kullanılacağını belirlemekten acizizi.Şu pek sık kullandığımız sözcüğün doğrusu “kontör” mü,”kontur” mi, “kontür” mü ?
İnsanları birleştireceği varsayılan dil,Esperanto gibi,herkese eşit uzaklıkta ,herkese yabancı ve herkesin sonradan öğreneceği bir dil değil de birilerinin zaten anadili olan İngilizce olacaksa bu dili sonradan öğrenenlerle bu dilin içine doğmuş olanlar arasında uçurum diye nitelenebilecek farklılıklar olacaktır.Birileri sahibi oldukları dilin getirdiği patronluğu üstlenirken ,ötekileri gönüllü bir uşaklıktan daha fazlasının kalmayacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Kendimize güvenirsek ,Türkçeye güvenmeyi de öğreniriz.Kendimize güvenirsek ,yüzyılların ihmaline karşı ayakta kalmayı başarmış olan Türkçe bizi mahcup etmeyecektir,inanın.