Türkçülüğün Esasları

Ziya Gökalp

En Eski Türkçülüğün Esasları Sözleri ve Alıntıları

En Eski Türkçülüğün Esasları sözleri ve alıntılarını, en eski Türkçülüğün Esasları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün gerçeklik sahasında yalnız Türkiyecilik vardır. Fakat ruhların büyük bir özlemle aradığı Kızıl Elma, gerçeklik sahasında değil, hayal sahasındadır. Türk köylüsü Kızıl Elma'yı hayal ederken gözünün önüne eski Türk ilhanlıkları gelir. Gerçekten, Turan ülküsü mazide bir hayal değil, bir gerçekti. Milattan 210 sene evvel Hun hükümdarı Mete, Hunlar adı altında bütün Türkleri birleştirdiği zaman Turan ülküsü bir gerçeklik haline girmişti.
İçtimaiyat(sosyoloji) ilmi ispat ediyor ki, bu rabıta terbiyede, harsta, yani duygularda iştiraktir. İnsan en samimi, en deruni duygularını ilk terbiye zamanında alır. Daha beşikte iken işittiği ninnilerle ana dilinin tesiri altında kalır. Bundan dolayıdır ki en çok sevdiğimiz lisan ana dilimizdir. Ruhumuza vücut veren bütün dinî, ahlakî, bedii duygularımızı bu lisan vasıtasıyla almışız. Zaten ruhumuzun içtimaî hisleri, bu dinî, ahlakî, bedii duygulardan ibaret değil midir? Bunları çocukluğumuzda hangi cemiyetten almışsak, daima o cemiyette yaşamak isteriz. Başka bir cemiyetin içinde daha büyük bir refahla yaşamamız mümkün iken, cemiyetimiz içindeki fakrı ona tercih edcriz. Çünkü, dostlar içindeki bu fakirlik, yabancılar arasındaki o refahtan ziyade bizi mesut kılar. Zevklerimiz, vicdanımız, iştiyaklarımız, hep içinde yaşadığımız, terbiyesini aldığunız cemiyetindir. Bunların aksi sadasını ancak o cemiyet içinde işitebiliriz.
Reklam
İnsan için maneviyat, maddiyattan mukaddemdir.(önde gelir)
Bundan 15 sene evvel, memleketimizde yan yana iki lisan yaşıyordu: Bunlardan birincisi, resmii bir kıymete sahipti ve yazıyı tekeli altına almış gibiydi. Buna Osmanlıca adı veriliyordu. İkincisi, yalnız halk arasında konuşmaya sınırlı kalmış gibiydi. Buna da küçümseyerek Türkçe adı veriliyordu ve avama (aşağı tabakaya) mahsus bir argo zannediliyordu. Halbuki asıl doğal ve hakiki lisanımız bu idi. Osmanlıca ise Türkçe, Arapça ve Acemceden ibaret olan üç dilin yapı bilgisini, söz dizimini, sözlüğünü birleştirmekle meydana gelmiş yapay bir karışımdan ibaretti.
Türk ahlakı ile Osmanlı ahlakı birbirine zıt gibidir. Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lugat'ın Türk maddesinde, Türkleri özetle tarif ediyor. Diyor ki, Türk'te kibir ve övünme yoktur. Türk, büyük kahramanlıklar ve fedakarlıklar yaptığı zaman, bir fevkaladelik (olağanüstülük) yaptığından habersiz gibi görünür. Osmanlı enmûzecine (örneğine) bakarsak eski şairlerinde fahriyelerin (kendi övgülerinin), yeni ediplerinde kibir ve övünme hakim olduğunu görürüz.
Bu iki sınıf birbirini sevmezdi. Osmanlı sınıfı, kendini millet-i hâkime (hakim millet) suretinde görür, idare ettiği Türklere millet-i mahkûme (mahkum millet) nazarıyla bakardı. Osmanlı daima, Türk'e eşek Türk derdi. Türk köylerine resmi bir şahıs geldiği zaman, "Osmanlı geliyor" diye herkes kaçardı. Türkler arasında Kızılbaşlığın ortaya çıkışı bile bu ayrılıkla açıklanabilir.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.