Benim yerime düşünen bir kitabım, vicdanım yerine geçen bir papazım, perhizlerimi bildiren bir hekimim oldu mu, artık zahmete katlanmama hiç gerek kalmaz
Yeni Liberalizm ve küreselleşmenin yaygınlaşması bütün dünyada yoksulluğu arttırmıştır. Gelişmiş zengin sanayi ülkeleriyle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurum derinleşerek artmaktadır.
Liberalizmin bireysel hak ve özgürlükleri ön plana çıkaran düşünsel alandaki özgürlükçü yanı küreselleşmeyi savunmaya yeterli olmadığı için, bu süreci arka planda destekleyen yeni bir düşünce akımı geliştirmiştir. Bu akım, günümüzde sözü çokça edilen postmodernizmdir. Özellikle, geleneklerine bağlı inanç sahibi geniş yığınları hedef alan postmodernizmdir. İnanç ögesini kullanarak toplumsal, siyasal ve ekonomik gerçeklerin algılamasını gizleyerek önlemenin gerekçelerini hazırlayan bir akımdır. Postmodernizm akılcı davranışları reddeder, bilgiye deneysel yöntemle değil, inançla ulaşılabileceğini öğütler.
Marksist bilinci olan bir kişi, demokrasiyi kazanmak için mücadele etmenin bireyin ve emeğin özgürleşmesine katkı yapacağını ve sosyalizme giden yolu açacağını bilmesi gerekir.
Türkiye’nin emperyalist blokta bütünleşmesi, ABD’nin istemi doğrultusunda bir politik yapılanmayı da gerekli kılmaktaydı. Bu nedenle, Türkiye, 1945’ten başlayarak çok partili döneme girmiştir.
Dünyanın tümünü tek bir pazar halinde insafsızca ve ahlak dışı yöntemlerle sömüren neo-liberal küreselleşme politikasının sonsuza dek sürmesi mümkün değildir. İnsanlık mutlaka, insan onuruna yakışır, daha ileri adaletli bir düzene kavuşacaktır.