18. yüzyıl, Osmanlı ülkesinde geri kalmışlığın bilincine varıldığı dönemdir. Avrupa savaş tekniği kadar sanayinin üstünlüğü de anlaşılmış ve bir ıslahat eğilimi uyanmıştır.
Osmanlı hanedanının hakimiyetinin meşru kaynağı bütün geleneksel devletlerdeki gibi Allah'a dayandırılmaktadır. Orta Asya Oğuz geleneklerinden beri Türk hakanının otoritesinin meşruluğu, onun soyunun ancak efsanevi hükümdar Oğuz Han'ın neslinden gelmesiyle mümkündür. Bu yüzden bütün göçebe geleneğini izleyen Türk devletleri gibi, Osmanlılar da
Baba İshak ayaklanması gibi göçebe ayaklanmaları ve yerleşen aşiretlerin yeni egemen guruplarının kendi çıkarları için çıkardıkları bu çeşitli hareketler, bütün ülkelerdeki köylü savaşlarında görüldüğü gibi, feodalleşmeden ekonomik zarar gören kitlelerin dini ve ütopik adaleti özleyen tutumdaki ayaklanmalarıdır ve yeni düzenin karşısında başarı gösteremeyeceklerdir.