Türkiye'nin dış, özellikle Batı dünyası ile olan ilişkilerinde Yunanistan faktörü genellikle belirli bir referans noktası oluşturmuştur. Türkiye'nin Batı Avurpa merkezli örgütlenme çabalarına ilgi duyması ile bu durum daha da belirginleşmiştir. Bu açıdan köşeyi tuttuğunu düşünen Yunanistan iki ülke arasındaki sorunların çözümünde bu konumunu kullanmaya çalışmakta, buna karşılıkTürkiye ise bu komşusu ile baş başa kaldığında sorunların çözümünün çok daha kolay olacağını düşünmektedir.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi yeni bir boyut ve beklenti getirmiştir iki ülke ilişkilerine. Her iki ülkenin kamu oyunda da genel kabul gören saptama, iki ülke halklarının dostluk ve işbirliğine hazır oldukları, düşmanlık ve çatışmanın iki ülkenin hırslı politikacılarının ürünü olduğudur. Acaba durum bu kadar basit midir? Politikacıların sorumluluğunu teslim etmekle birlikte konunun biraz daha karmaşık olduğunu kabul etmek doğru olacaktır. Bu karmaşıklığın kavranabilmesi içinde iki ülke arasındaki ilişkilerin, yakın tarihin iyi bilinmesi gerekir. Bu noktaların iyi anlaşılması, iki ülke ilişkilerinin geleceği açısından da büyük önem taşımaktadır. Zira, toplumlar arası sorunların giderilmesinde iyimser beklentilerin, insancıl duyguların yaratacağı olumlu etkilerin önemi tartışmasızdır. Bununla birlikte, eğer bu iyimserlikte gerçeklik ile olan bağ kopartılırsa, ortaya çıkacak muhtemel bir başarısızlığın yaratacağı hayal kırıklğı ve umutsuzluk da büyük olur. Elinizdeki çalışmanın amacı, bu konuları ilişkin görüşlerin netleşmesine bir ölçüde katkıda bulunmaktadır.
(Arka Kapak)
