Demokrasi denince sivil parlementer demokrasinin anlaşıldığı ; siyasal temsil, karar alma ve anayasa yapma/değiştirrme denince genel oyun, serbest seçimin, siyasal partilerden oluşan parlamento çoğunluğnun anlaşıldığı; yönetim denince askeri otoritenin sivil otoriteye bağlı ve bağımlı olması kuralının anlaşıldığı bir çağda 1961 ve 1982 anayasaları, askeri darbeleri ve darbe anayasalarını meşrulaştıncı, çağdışı ve militarist bir ilkeyle, bir kavramsal kategoriyle hareket etmektedirler. Amaç olarak ifade ettikleri demokrasiye askeri darbe yoluyla gidilebileceğini düşünmekte; amaç-araç, ilke-yöntem arasındaki kaçınılmaz bütünlüğü hiçe saymaktadırlar. Öyle olunca da meşruiyetlerine, yapılış usulleri bakımından gölge düşmekle kalmamakta; bu militarist kültürel-kavramsal bagaj, değişen derecelerde, 1961 ve 1982 anayasalarındaki "devlet yapısı"nda askeri bürokrasiye verilen üstün konumda da kendini duyurmaktadır.