2 Cilt Takım

Türkler

David Hotham

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kemalistler için Anıtkabir, bir çeşit Mekke'dir: Laikliğin Mekkesi. . . Bu dev arenada düzenlenen törene kim katılırsa katılsın, ister istemez etkilenir. Benim hatırladığım en olağanüstü tören, 1960 askerî devriminden birkaç gün sonra, kalabalık bir subay topluluğunun Anıtkabir'i ziyaretidir. Bu, sıradan bir törenden çok, daha ötede anlam taşıyan bir gösteriydi. İhtilâlin lideri ge­neral Gürsel'in o gün onur defterine yazdiğı, "Ulu Ata, bizi onayla ve izinden yürümemize müsaade et" sözleri, âdeta bir dua tonu ve anlamı taşıyordu. Bu kelimeler, Türklerle, toprak olmuş Atatürk arasındaki ilişkinin bir çeşit ifadesiydi. Bütün ulusların büyük adamları vardır: Fakat ben mo­ dern Türkiye'deki Atatürk sevgisinin bir eşi daha olduğunu sanmıyorum. O, "ebedî şeftir. Türkiye'de ondan söz edilir­ ken, büyük harf (O) ile belirtilir. Atatürk, âdeta tanrılaştırılmıştır. Türk çocukları onun için canlarını vermeye hazır in­sanlar olarak yetiştirilir. Ölüm yıldönümünde, son soluğunu verdiği saat olan dokuzu beş geçe, bütün ülkede iki dakika sü­reyle bütün hareket durur ve saygı duruşu yapılır. Gazeteler siyah yas başlıklarıyla çıkar. Büyük adamın hayatının bütün yönlerini yansıtan yığınla yazı yayımlanır. Bunların çoğu, âdeta Tanrı'yı öven yazılar gibi okunur.
Gezdiğim ülkeler içinde, eğitim görmüş sınıfların kendi öz küylülerinin "cehalet" ve "geriliği"nden söz edenler ara­sında, başta Türkler gelir. Türk aydınları, köylerinde, karaya vurmuş balık gibidir. Âdeta yabancı bir ülkeye gittiklerini sanırlar. Köylüleri de birer yabancı olarak görürler.
Reklam
1970lerde yazılmış satırlar. Hala da büyük bir kısım çevrilmedi
Batılılaşma yolunda gerçekleştirilen en önemli devrim­lerden biri de, 1928'de yapılan harf devrimidir. Böylece Türkler, Avrupa ile aynı alfabeyi kullanmaya başlamışlardır. Bu devrim, eski Osmanlı edebiyatının büyük bir bölümünü yeni yazıya çevirmeyi gerektirmiştir. Aslında bu, iki iş sayı­lır; çünkü, yalnız yazı biçimini değil, eski Osmanlı dilini de Türkçeye çevirmek zorunlu duruma gelmiştir. Osmanlı ede­biyatı yavaş yavaş yeni harflere ve yeni dile çevrilmektedir; fakat, bu hiç de kolay bir iş değlidir. Bugün yaşı 40'tan küçük Türklerin kendi klasik edebiyatlarının yüzde 90'ıyle hiç bir ilişkileri olmamıştır.
:D
Türkiye'de yabancı muhabir olarak bulunduğum sırada, bir Türk gazetecinin de yardımlarından yararlanıyordum. Bu, normal bir şeydi. Kendi gazetesinde çalışan Türk muha­bir, başka türlü, atlayacağım haberleri bana bildiriyordu. Sü­rekli bir işti bu ve bazen de çok çalışmayı gerektiriyordu. Benimle bu biçimde işbirliği yapan Türk gazetecileri
Okurken utandım
Türkiye'de ağaç kesmenin cezası son derece ağırdır ve hatta ormanı tahrip edenlere ölüm cezaları bile öngörülmüş­tür. Ne var ki, Orman Muhafaza Örgütü yeteneksiz, az maaş­lı, işi başından aşkın bir örgüttür. Kanunları uygulamak için gerekli otoriteden yoksundur. Bir BM eksperinin belirttiği gi­bi, köylüler "soluk alıp verir gibi, kolaylıkla ağaçları baltalamaktadır." Türkiye'de sık sık ağaçsız, çıplak tepelerde, orma­nın milli önemini belirten romantik yazılara rastlanmaktadır. Fakat bunlar, gelecek için yön göstermekten çok, geçmişin ardından bir yakınma havasındadır.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.