Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkler Ansiklopedisi (21 Cilt Takım)

Yusuf Halaçoğlu

Türkler Ansiklopedisi (21 Cilt Takım) Sözleri ve Alıntıları

Türkler Ansiklopedisi (21 Cilt Takım) sözleri ve alıntılarını, Türkler Ansiklopedisi (21 Cilt Takım) kitap alıntılarını, Türkler Ansiklopedisi (21 Cilt Takım) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kanunların güzelliğine bakar mısın
Nihayet, 30 Kasım 1925 tarihli bir kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. 1938’de çıkan Cemiyetler Kanunu’yla din, mezhep ve tarikata dayanan cemiyetlerin kurulması kanunsuz sayılmıştır. Din propagandası yapma amacı ile siyasî parti kurulması da kanunsuz sayılmıştır. 1926 Ceza Kanunu’nun 163. maddesiyle dini siyaset aracı olarak kullanma eylemi yasaklanmıştır. Aynı kanunun 241. maddesi din görevlilerinin görevlerini yaparken devlet kanunları ve nizamlarına karşı söylev ya da dinî konuşma yapmalarının yasak olduğunu ortaya koymuştur.
Atatürk'ten nefret eden Türk kadını, seni saymaya değer bile görmüyorlardi
1923 yılının Nisan ayında kadınları da adet olarak sayalım teklifine karşı büyük bir reaksiyon doğmuş, değil siyasî hakkı tanımak, bu saymaya dahi razı olmayan bir düşünce Meclise hâkim olmuştur.[27]
Reklam
Damat Ferit 9 Mart 1919’da Webb’i ziyaret ederek, padişahın ve kendisinin bütün umutlarının önce Tanrı’ya sonra İngiliz hükûmetine bağlı olduğunu söylemişti.
15. Cilt, 76. Bölüm
Mustafa Sabri, Said-i Kürdi, İskilipli Atıf
Hürriyet ve İtilâf Partisi’nin ihmal edilmeyecek bir diğer ismi de Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’dir. “Meşrutiyet Devri’nin Mebusan Meclisinde uzun nutuklarıyla ve hazır cevaplığı ile tanınan bu din adamı, dini sıfatını geçim ve şöhret için ustaca kullanmasını bilmiştir. Damat Ferit Paşa hükûmetlerinde Şeyhülislâmlık yapmış, Ferit Paşa’nın Paris’e gittiği bir devrede kendisine Sadrazam vekilliği görevi verilmiştir. Anadolu harekatını eşkiya harekatı, bu harekatın önderi Mustafa Kemal Paşa’yı da baş şaki olarak gören Mustafa Sabri, düşmanın İzmir’den denize dökülmesi üzerine, Ermeni ve Rumlardan müteşekkil bir kuvvetle Türk ordusunun karşısına çıkılmasını Vahideddin’e teklif edecek kadar ulusal harekete düşmandı.[6] Bu arada onun, ulusal bağımsızlık savaşımızda milli varlığa düşman cemiyetlerden Teali-i İslam’ın kurucularından olduğu da unutulmamalıdır. İlk adı Cemiyet-i Müderrisin (Medrese Öğretmenleri Derneği) olan Teâli-i İslâm Cemiyeti’nin yönetim kurulunda, Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci Başkan), Said-i Kürdi (Nursi) (İttihat ve Muhammediye Cemiyeti önderlerinden) bulunuyordu.[7] Teâli-i İslâm Cemiyeti, Kuva-yı Milliye aleyhinde bildiriler yayımlamıştır. Bildirilerden 16 Eylül 1919 tarihli İkdam gazetesinde yayımlananı çok etkili olmuş; Anadolu’da yer yer isyanlar çıkmıştır...[8]
Güldürdü :DD
İngiliz ve Fransız gazeteleri Yunanlarla alay eden yazılar yazdılar. Mesela, Le Petit Journal’deki koşu sporunun tarihi ile ilgili yazısında Prof. Mac Hamomill, mağlup Yunan ordusunun bozgun halinde kaçışını; “Yunanlılar savaşta kendilerine çok fayda sağlayan bu sporu severlerdi, geçenlerde de bunu ispatladılar”[78] diye yazdı.
İsyan etmeleri çok da şaşırtıcı değil bence
Arapların gerek para gerekse bağımsızlık vaatleri ile 400 yıl içinde yaşadıkları Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmaları elbette son derece üzücü bir olaydır. Ancak XIX. asrın ikinci yarısından itibaren gittikçe kuvvetlenen Arap milliyetçiliği ve Hıristiyan Arapların ayrılıkçı faaliyetlerinin bu gelişmede önemli bir rol oynadığını da söylemek mümkündür.
Reklam
Meclis’te, yeni harflerin kabul edileceği ana kadar bu konuda girişimler olmuştur. Yazının Latinleşmesi fikri ilk defa 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde ortaya atılmıştı. 1927’de Türkiye’de genel nüfus, 13.642.870, okuma yazma bilenlerin sayısı 1.111.000 olup, okuma yazma oranı nüfusa göre yüzde 10.6 idi.
Emperyalist Avrupa 1838-1914 yılları arasında uyguladığı dört politika ile Osmanlı İmparatorluğu’nu önce iflasa, sonra bozulmaya ve parçalanmaya, en sonunda yıkılmaya doğru sürüklemiştir. Birincisi; 1838 Ticaret Antlaşması’nın başlattığı ticaret politikası, İkincisi; 1854’te başlatılan borçlandırma politikası Üçüncüsü; 1880’de başlayan yabancı sermaye yatırım politikası, Dördüncüsü; gayrimüslim ve gayr-i Türkleri himaye ve isyana teşvik politikasıdır.
Köy Enstitüleri
Kuruluşundan kapatılmasına kadar 20 bin mezun veren Köy Enstitüleri’nin Öğretmen Okullarına dönüştürülmesi 1950-60 döneminin çok eleştirilen icraatlarından biri olmuştur. Kapatılma sebebi olarak farklı gerekçeler ileri sürülmekle birlikte esas sebebi Demokrat Parti’nin var olma nedenine bağlamak yanlış olmaz: Köyün kente yürüyüşü olarak özetlediğimiz Demokrat Parti, köyü köyde tutup kalkınmayı köyden başlatmak gibi bir düşünceye sahip olmamıştır. Köy Enstitüleri ise köyün ve köylünün köyde kalıp orada kalkınması için düşünülmüştü. Demokrat Parti iktidarı ile Köy Enstitüleri zaten misyonunu tamamlamış oluyordu.
Kültür alanımızda yeni bir tarih görüşü olan bu tez şöyledir: “Türk milletinin tarihi şimdiye kadar sanıldığı gibi yalnız Osmanlı tarihinden ibaret değildir. Türkün tarihi çok daha eskidir ve temasta bulunduğu milletlerin medeniyetleri üzerine tesir etmiştir.” Bu tez ile Türk tarihi, Etiler, Sümerlerden başlatılmakta ve en eski uygarlıkların Türklerden çıktığı ispat edilmektedir.
Reklam
İlginçmis
Millet, Arabçadan evvel bir İbranca kelimedir ve o da Aramca’dan gelir. “Söz” demektir. Burada bir metafor söz konusudur. Söz, kelâmın ta kendisidir, yani “logos”tur ve Allah’ın sözü etrafında toplanan bir cemaati, bir inançlılar kitlesini, bir inancı ifade etmektedir.
Bilhassa Alevilik’i, Osmanlı dini otoriteleri, idari otoriteleri görmezlikten gelirler. Bu bir gerçektir. Yani öyle bir ayrılığı bilseler bile, bilmiyor gibi görünürler.
Kazım Karabekir Paşa sorgusunda “Her devrimde ilk günler beraber çalışanlar, amaca vardıktan sonra, araya giren sığıntı çıkarcılar yüzünden ayrılır, parçalanırlar. Lozan Barışı’na kadar el ele çalışan arkadaşlar arasında da, o günden sonra, ayrılık başladı. İlk anlaşmazlık, İsmet Paşa ile Rauf Bey arasında oldu. İçimize öyle kimseler karıştı ki; ne Gaziyi, ne de İsmet Paşa’yı, eski arkadaşlarıyla, eski yolda beraber yürütmeye imkân kalmadı. Her gün üzerimize saldırıldı. Sanki bizler, cahil kafalı softalardan daha yobazmışız gibi gazetelerde aleyhimize yayımlar yapıldı. Ve bunları susturmak isteyen de olmadı…”[101] dedi.
M.Kemal İngiliz ajani (valisi), bunlar hep yalan (!)
Lloyd George sevinç içindedir, kışkırtıcıdır. İddiası şudur: Biz gerçekten Türkiye’ye yardım ediyoruz. Çünkü, İstanbul’da bulunmakla İstanbul’u koruyoruz. Biz olmasak Yunanlılar İstanbul’a girer, büyük bir darbe olur. Sonra 16 Ağustos’ta Avam Kamarasında şu yolda konuşur: Yunan artık Sèvres’te elde ettikleriyle yetinemez. Biz Sevres’i zaten parçaladık. Değil mi ki, Türklere ve Yunanlılara değişiklik önergesi verdik. Artık Sèvres yoktur. Şimdi muzaffer Yunan kendine göre bir muahede isteyecektir ve Yunan İmparatorluğu kurulacaktır. Versailles nizamı da ancak bu Yunan zaferiyle korunulmuş olabilir der ... Mustafa Kemal Sakarya muharebesini anlatırken 19 Eylül 1921’de Mecliste bir demecinde Lloyd George’a bir taş atar, der ki: “Lloyd George, muzaffer bir devlet muahedeleri kendi lehinde değiştirilebilir demişti. Şimdi biz muzafferiz. Dolayısıyla bizim de Sèvres muahedesini değiştirmek hakkımız olduğunu bilmesini M. Lloyd George’dan beklerim.”
Bir memlekette hiç mi bir şey değişmez
Metin Toker’e göre: “Meclis, Hükümet hukuken vardılar. Fakat politikayı bizzat doğrudan doğruya İsmet İnönü idare ediyordu. Milli Şef’in mahzurlu gördüğü her şey Türkiye’de yasaktır… Bundan dolayıdır ki, gazetelere gelen emirle bazen nasıl yorumlar yazılması gerektiği bildiriliyordu…Başka emirlerde ise; Milli Şef ile hatta Şef’in ailesi ile ilgili haberlerin büyük verdirilmesi bildiriliyordu…”[27]
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.