Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak

Ziya Gökalp

Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak Sözleri ve Alıntıları

Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak sözleri ve alıntılarını, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak kitap alıntılarını, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ulusçuluk silâhının, bundan böyle ancak İslâmların lehinde kullanılabileceğini söylemiştik. Çünkü ulusallık düşüncesi, bağımlı bir kavmin bağımlılıktan kurtulması için kullanılan bir silâhtır. Artık İslâm hükümetlerinin yönetimi altında Müslüman olmayan kavimler kalmadı. Oysa, bu gün Müslüman kavimlerin çoğu bağımlı ve tutsaktır. İslâm kavimler arasında ise egemenlik ve bağımlılık bağları olmadığı için ulusçuluk düşüncesi İslâmlar arasında ayrılığa yol açmaz; tam tersine, ulusçuluk düşüncesi güçlendikçe, İslâm ümmetçiliği düşüncesi de o oranda kültürleneceği için, var olan kültürü sağlamrlaştıracaktır.
Kimileri Osmanlı kavimlerinin hepsinde ulusçuluk duygusunu doğal ve haklı gördükleri hâlde, bundan yalnız Türkleri dışta tutuyorlar; diyorlar ki, “Türkler egemen konumunda bulundukları için ulusal hakların hepsi zâten onlarındır; ulusçuluk duygusuyla yeniden kazanılacak, ellerinden zorla alınmış olan çıkarları yoktur.” Bu kimseler, “Osmanlı devleti bir Türk devletidir,” demiş olsalardı, bu karşı çıkışları belki haklı olurdu. Oysa bu devletin “Osmanlı” adı altında uyruklararası bir hükümetle yönetildiğine inanmaktadırlar. Bu devlet bir Türk anayasasıyla idare edilmediği için, Türklerin siyasal bakımdan öteki kavimlerden hiç bir farkı yoktur. O hâlde, öteki kavimler gibi Türklerin de ulusal bir bilince, ulusal (bir) örgüte ihtiyaçları olduğunu inkâr etmemek gerekir.
Reklam
Hayatın özü, yaratıcı bir gelişmedir. Gelişmeyen varlıklar cansız nesnelerdir.
Türkçülerin ulusçuluk ülküsü, Türklükse; ümmet ülküsü de, İslâmlıktır. Bence Türkçülerin ayrıca bir ümmet programları da olmalı ve başlıca esasları da şunlar bulunmalıdır: 1. Bütün İslâm kavimleri arasında ortak olan Arap harflerini değiştirmeksizin korumak; 2. Bütün İslâm kavimlerinde bilim terimlerinin ortak duruma getirilmesi için, İslâm ümmeti arasında terim kurultayları yaptırmak ve terimleri Türkçe'den, Arapça'dan ve kısmen de Farsça'dan yapmak (Bu amacın gerçekleşmesi için Paris'te Türk, Mısırlı, Hintli ve İranlı öğrenciler arasında bir düşünce birliği ortaya çıkmıştır); 3. Bütün İslâm kavimlerinde ortak bir eğitimin kurulması için eğitim kurultayları yaptırtmak; 4. Bütün İslâm kavimlerinin cemaat örgütleri arasında sürekli bir bağlantı kurmak; 5. İslâm ümmetinin simgesi olan “hilâl”in kutsallığını korumak. Bu ilkelerden anlaşılıyor ki Türkçülük, aynı zamanda İslâmcılıktır.. Yalnız Türkçüler, İslâm ümmetçisi olarak kendilerini “İslâm milliyetçileri”nden ayırt ederler.
Dün uzun süre yaşayacağına güven duymadığı için hiç bir hükümetin durumu iyileştirme konusunda verdiği sözlere güvenemeyen uyruklar, yarın karşılarında görev ve sorumluluğunu bilen ölümsüz bir Türk kavmi buldukları zaman, bu sürekliliği olan varlıkla anlaşma olanağını görecekler ve böylece, şimdi yaptıkları gibi yabancı denetimini istemeyeceklerdir. Türk, kendi ulusuna saygı göstermeye başladıktan sonra, başka kavimlerin ulusallığını da saygın olarak tanıyacak; kendi hak ve görevlerini tanıdıktan sonra, başka kavimlerin de görev ve haklarını belirleyebilecektir.
Reklam
Toplumbilim araştırmacılarının birbirlerine aykırı sonuçlara varmalarının nedeni, toplumsal hayatı kimilerinin “kültür topluluğu”nda,! öteki kısmının “uygarlık topluluğu”"nda aramalarıdır. Bu görüş aykırılığı önce toplumsal olguların tanımlanmasında görülmüştür. Tarde, toplumsal olguları, “Taklit yoluyla genelleşmiş bireysel yaratılar,” diye tanımlıyordu. Durkheim, “Bir olgu, taklit yoluyla genelleştiği için toplumsal olgu olmaz; belki, aslında toplumsal olgu olduğu içindir ki taklit yoluyla genelleşir,” diyerek Tarde'a karşılık veriyordu.
Durkheim'a göre ahlâk, hukuk, siyaset, mantık, güzel sanatlar ve güzelduyu, ekonomi gibi kurumların tümü “din”'den türemiştir. Bu dallar, köklerini dinsel bir kaynaktan bulmakla canlı bir verimliliğe, verimli bir canlılığa ererler.
Görülüyor ki Türk kavmi, “Ben varım,” dedikten sonra sorumluluğunu daha iyi anlıyor ve bu gün ulusallık duygularından el çekmeleri mümkün olmayan dindaş ve devletdaşlarıyla daha güzel anlaşma yollarını bulabiliyor.
İslâmlaşmak düşüncesinin savunucusu, Sırat-ı Müstakim,3 Sebil-ür-Reşâd”;4 Türkleşmek düşüncesinin savunucusu Türk Yurdu dergileridir.5 Dikkat olununca bu üç düşünce akımının da gerçek ihtiyâçlardan doğmuş olduğu görülür.
Reklam
Ülkemizde üç düşünce akımı vardır. Bu akımların tarihi incelenirse görülür ki düşünürlerimiz önce “çağdaşlaşmak”! gereğini duymuşlardır. Üçüncü Sultan Selim döneminde başlayan bu eğilime devrimden? sonra “İslâmlaşmak” isteği de katıldı; son zamanlarda ise ortaya bir de “Türkleşmek” akımı çıktı.
Yüzyılımızın fenlerini ve felsefesini, teknik ve yöntemini, ulusal ve dinsel geleneklerimize, açıkladığımız biçimde aşılar ve katarsak, çağdaş bir İslâm-Türk uygarlığı ortaya çıkacaktır. Ve işte, halk ruhunun “Kızıl Elma” diye aradığı, bu “söz verilmiş yurt”a! ulaştığımız zamandır ki, gerçek anlamıyla kültür bakımından özgür ve uvgarlık bakımından bağımsız olacağız.
Gelenek, bağlantı ve uyumu gerektirdiği için Türk'ün “tarih sonrası”nı dinin bu “fizik ötesi”ne bağlayarak bir “İslâm-Türk” tarih felsefesi de yaratabilir.
Çağdaşlaşmak (modemnistation) düşüncesi, düşünen her insan için asli bir inanç değerinde olduğundan, (bu akımın) belirli bir yayıcısı yoktur; her dergi, her gazete, bu düşüncenin az çok savunucusudur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.