Osmanlı sınıfının mensupları, Anadolu halkına bilhassa köylü ve göçebelere göre mağrur, haşin, hilekar, sözünde durmaz, vefasız ve gayrı adil ve benlikçi insanlardır.(Sümer, 1980;5)
Bugün eski Türkçeye en yakın olan ağızlar, Doğu Türkistan Yarkend ağzı, Tarançi ağzı, İli vadisi ağızlarıdır. Uygurların kültürü; Çin, Hint, Tohar ve İran tesirlerini taşır.(Gabain 2003: 1)
Mülkün Nizamı ( Ebu Ali Kıvamuddin) gibi vezirler Türkmenleri, onların inançlarını, topluluklarını, örgütlerini yok edecek bir çabayı devletin temel siyaseti kılmışlardır.
Türk denekler 100 Kazakça cümlenin %3,3'ünü tam, %3,1'ini de yaklaşık olarak anlamışlardır. (...) düşük bir oranda anlayabiliyorlarsa Kazakça, Türkler için, bir diyalekt değil, bir dil demektir.( Tekin 2005: 283.)
Hele bu toplumsala yönelmiş devletlilerle (Türkler), topluluk birliklerinde kalmakta ayak direyen devletsizler (Türkmenler) olunca tarihte ve gelecekte "somut koşulların somut çözümlemesine" gerilemek/ilerlemek bir zorunluluk oluyor.
Diller öldürüldü, unutturuldu, eritildi, ideolojik politik teknolojik toplum oluşturma yaklaşımlı "dil devrimleriyle" Türkmence/Oğuzca bozulup dağıtılmaya çalışıldı... bu yaklaşım bir komploculuk değil.