Türkülerdeki gibi olsun. Acının da sevincin de değeri bilinsin. Her şey dolu dolu yaşansın. Değeri bilinerek, hakkı verilerek... Öyle de anlatılsın. Türkülerdeki gibi...
Böyle şeyleri üzülmesinler diye çocuklardan saklamak çok saçma. Hem “Bugünün küçükleri, yarının büyükleri” diyorlar hem de pek çok şeyi bizden gizliyorlar.
Biz büyüyünceye kadar düzelecek mi her şey? Yeryüzünde kötülük kalmayacak mı? Öyle olmayacaksa bizi hangi kötülüklerin beklediğini hepimize anlatmaları gerek.
Bizi bağırlarına basıp sıcacık yuvalarda büyüttükten sonra acımasız bir yaşama salıverecekler. Ne yapacağız o zaman? Kimden ya da kimlerden sakınmamız gerektiğini nereden bileceğiz?
“Bazen büyümeyi, bir an önce, bir saat önce büyümeyi delicesine istiyorum; bazen de korkuyorum büyümekten. Biz çocukların dünyası çok içten, yapmacıksız… Birbirmize karşı kırıcı olabiliyoruz ama doğruyu söylemekten kaçınmadığımız için oluyor bu.(…) Büyükler böyle açık sözlü değiller. İçlerinde biriktirip biriktirip bir anda patlıyorlar.