Ne olur, ne olmaz, başımızdakilerin işine akıl sır ermezdi. Gün gelir bir yumurtayı on kişiye taşıtır, gün gelir on kişiyi bir yumurtanın içine sokmağa çalışırlardı.
Milletimizin, yani fakir fıkaramızın inanıvermek huyu vardır. Seçimlerde oyunu gerçeğe, çıkarlarından yana olana değil, palavracılara veriverir, sonra da dört yıl, dört koca yıl döğünür dururlar!
Halk aç, halk sefil, halk cahil! Baştakiler bunu umursamadılar, yenilerse iktidara geçmek için laf ebeliği yapıyorlar. Geçtiler mi kendilerinden öncekilerin yolunu tutacaklar. Halk gene aç, gene sefil, gene cahil kalacak!
Bir de namaz kılsa, hacı hoca takımı onu büsbütün sevecek, ona büsbütün bağlanacaktı. Sahi madem yeni partiye girme kararındaydı, bu partiden milletvekili seçilme şansını görüyordu kendi kendine ne diye başlamasındı namaza?
Milletimizin yüreğinde tuhaf bir korku vardır kelle kulak yerindekilere karşı. Beyefendi korkusu. Bu korkunun köklerini tâ saltanatın derinliklerinde bulabilirsiniz. Bu korku, korktuklarına karşı hem nefret, hem de def-i belâ kabilinden sahte bir sevgi tezahürünün doğmasına sebep olur.