Üç Nesil Üç Hayat

Refik Halid Karay

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Eski Aşklarda Limon ve Kömürün Anlamını Bilen Var mı?
Kız aşık oldumu, oğlanın göreceği bir odada, kuru ekmek, bir limon ve bir kömür parçası koyardı; heyecan içinde beklerdi. Delikanlı bunları görürse anlardı ki... "Tek seninle birleşeyim, evleneyim... Bütün ömrümce kuru ekmek yemeye razıyım!"
Sayfa 46 - İNKILÂP
Ramazan ayı boyunca şehrin ileri gelenlerinin iftar verme geleneği meşhurdu. On bir ayın bir sultanı unvanıyla anılan Ramazan, her şeyden evvel, boğaz ve mideyle alakadardı; bu ayda bazen israf denilebilecek bir bolluk hüküm sürer; İstanbul, en nefis yemeklerin her ‘Merhaba’ diyene sunulduğu muazzam bir imarethaneye dönerdi. Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu ki… Gözüne kestirdiğine girerdin. Kimse kim olduğunuzu, nerede ve ne münasebetle tanışıldığını, isminizi, işinizi sormazdı. Sadece, kapıda duran ağa, kılığınıza kıyafetinize bakarak size yer gösterirdi: Ya büyük sofrada ya orta sofrada yahut da alt katta kahve ocağı sofrasında… Otur masanın bir kenarına; istersen ne konuş ne dinle; yaranmaya çalışma; sekiz on türlü yemekten, tıka basa karnını doyur; kahveni iç, usulcacık sıvış, git. Kimse farkında olmaz, onlar dahi işi acayip bulmazdı. Otuz gün Ramazan’ı böylece, yabancı konaklarda iftar etmek suretiyle lord gibi yiyip içerek geçiren binlerce adam vardı!
Reklam
“Berat Kandili geçince evde ramazan hazırlığına başlanırdı; İki hafta süren bu hazırlık esnasında evler, baştan ayağa yıkanır, günlerce tahta gıcırtıları, İstanbul şehrine, sokaklarından kağnılar geçen bir Anadolu kasabası âhengi verirdi. Ramazandan bir-iki hafta evvel babam, bir sabah ‘evrâd’ını okuduktan ve namazını kılıp zikrini bitirdikten, ‘Sabâh-ı şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola!’ diye duâsını da tamamladıktan sonra –başında keten takke, sırtında nafe kürk, burnunda altın gözlük– köşesine hususi bir ehemmiyetle oturur, evin erkânını nezdine çağırırdı...
asır çocuğu fazla maddidir; gözlerini yumduğu zaman gönlünde, otomobillerin koşuştuğu asfalt caddeli ve kübik apartmanlı bir dünya haricinde ruhunu başka türlü oyalayan bir manevi âlem doğmalıdır.
...Hıristiyanların hocalara okunduğu gibi Müslümanlar da kendilerini bazen papaza okuturlar ve Rum ayazmalarından şifa umarlar.Mesela baş ağrıları için Kayışdağı civarındaki "Küçük Bakkalköyü" kilisesinin papazını rical hanımları dahi mükellef konak arabalarıyla ve halayıklarıyla ziyaret ederler,okunurlardı; "nefes" tesirinde din, mezhep aranmazdı.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.